1860 başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti Abraham Lincoln’u aday gösterdi. Liderler köleliğin daha fazla yayılmasına izin verilmeyeceğini açıkladıkça, partinin kendisine güveni arttı. Parti ayrıca, endüstrinin korunması için yeni gümrük tarifeleri getirileceği vaadinde bulundu ve Batı’ya açılışı kolaylaştırmak için yerleşimcileri bedava toprak sahibi yapacak bir yasa çıkarılacağına söz verdi. Demokratlar arasında birlik yoktu. Güneyliler partiden koptular ve Başkan Yardımcısı olan Kentuckyli John C.Breckenridge’yi başkan adayı gösterdiler. Kuzeyli Demokratların adayı ise Stephen A.Douglas’tı. Sınır bölgelerindeki inatçı Whigler, Anayasal Birlik Partisi’ni kurup Tennesseeli John C.Bell’i adayları olarak belirlediler.
Kuzey’de Lincoln ve Douglas, Güney’de Breckenridge ve Bell rekabet ettiler. Lincoln birinci seçmenlerin ancak yüzde 39’unun oylarını almakla birlikte, 18 özgür eyaletin hepsinde başarı kazandı ve 180 ikinci seçmen oyu sağlayarak açık bir çoğunluk elde etti. Bell, Tennessee, Kentucky ve Virginia’da kazandı; Breckenridge, Douglas’ın başarılı olduğu Missouri dışında, diğer köleci eyaletlerde çoğunluğu sağladı. İkinci seçmenler konusunda başarısız olan Douglas, birinci seçmenlerin oy sayısında sadece Lincoln’un gerisinde kaldı.
Lincoln’un seçilince South Carolina’nın Birlik’ten ayrılacağı bilinen bir gelişmeydi. Eyalet, uzun süredir, Güney’i köle karşıtı güçlere karşı birleştirecek bir olay beklemekteydi. Seçim sonuçları kesinleşince, özel bir South Carolina Kongresi toplanarak “South Carolina ve diğer eyaletler arasında ‘Amerika Birleşik Devletleri’ adı altında kurulmuş bulunan Birlik bundan böyle bozulmuştur” açıklamasını yayınladı. 1 Şubat 1861’e gelindiğinde altı Güney eyaleti daha ayrılmıştı. Yedi eyalet, 7 Şubat’ta, Amerika Konfedere Devletleri için geçici bir anayasa kabul ettiler. Onların dışındaki Güney eyaletleri Birlik’teki yerlerini şimdilik korudular.
Bir aydan az bir süre sonra, 4 Mart 1861’de Lincoln Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olarak yemin etti. Yemin töreninde yaptığı konuşmada, ayrılmayı kabul etmediğini belirtti ve bu hareketin “yasal açıdan geçersiz” olduğunu söyledi. Konuşmasını, Birlik’le olan bağların yeniden kurulması çağrısı ile bitirdi; fakat, Güney bu çağrıya kulaklarını tıkadı ve 12 Nisan’da, South Carolina’nın Charleston limanındaki Sumter Kalesi’ndeki federal birlikler üzerine ateş açıldı. Bundan önce görülmemiş ve bundan sonra da görülmeyecek sayıda Amerikalının öleceği bir savaş başlamıştı.
Ayrılmış olan yedi eyalette halk, Amerika Konfedere Devletleri’nin yeni başkanı Jefferson Davis’in çağrısına hemen karşılık verdiler. Her iki taraf da, gergin bir ortamda, o güne kadar Birlik’e sadık kalmış olan köleci eyaletlerin davranışını bekliyordu. Sumter Kalesi’nin ateşe tutulmasının ardından Virginia 17 Nisan’da Birlik’i terk etti; onun hemen ardından Arkansas, Tennessee ve North Carolina geldi. Hiçbir eyalet Virginia kadar isteksiz ayrılmadı. Virginialı devlet adamları Devrim’in gerçekleştirilmesine ve Anayasa’nın hazırlanmasına önderlik etmiş olup eyalet ulusa beş başkan vermişti. Albay Robert E.Lee de, eyaletine olan sadakati nedeniyle Birlik Ordusu komutanlığını reddetti. Böylelikle genişleyen Konfederasyon ile Kuzey’deki özgür topraklar arasında kalmış olan sınır eyaletleri Delaware, Maryland, Kentucky ve Missouri, Güney’e biraz yakınlık duymakla beraber Birlik’e sadakatlerini sürdürdüler.
Her iki taraf ta, kısa sürede zafer kazanma umuduyla savaşa başladı. Maddi kaynaklar açısından Kuzey’in açık bir üstünlüğü vardı. 22 milyon nüfusa sahip 23 eyalet, 9 milyon kişinin yaşadığı 11 eyaletle karşı karşıyaydı. Kuzey’in endüstriyel büyüklüğü, nüfus oranındaki üstünlüğünü bile aşıyor ve ona silah, cephane, giyecek ve diğer malzeme üretiminde önemli olanaklar sağlıyordu. Buna ek olarak, Kuzey’in demiryolu ağı da federal ordunun başarı olasılığını arttırıyordu.
Buna karşın Güney’in de belirli üstünlükleri vardı. En önemlisi coğrafyaydı: Güney kendi topraklarında bir savunma savaşı veriyordu. Kaldı ki, Güney’in askeri gelenekleri daha köklüydü ve bu nedenle de başlangıçta daha deneyimli askeri liderlere sahip olmakla övünüyordu.