“Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size? Allah’a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır. (Bunu yapınız ki) Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koysun. İşte bu büyük başarıdır. Seveceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih (Mekke’nin fethi). (Ey Muhammed!) müminleri müjdele! Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun. Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere, ‘Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kimdir?’ demişti. Havariler de, ‘Biz Allah’ın yardımcılarıyız’ demişlerdi. Bunun üzerine İsrailoğullarından bir kesim inanmış, bir kesim de inkâr etmişti. Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.” (Saf, 61/10-14)
Kur’an’da yüce Allah bazı ayetlerin daha iyi anlaşılması amacıyla bazen farklı üslup ve metotlar kullanarak insanların dikkatlerini çekmektedir. Bu konuda tercih edilen metotlardan biri de ticaret örneğidir. Bu ticaret örneklerini birlikte anlamaya çalışırsak;
“Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size?
Allah’a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır.” (Saf, 61/10-11)
“Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet kar-şılığında satın almıştır.” (Tevbe, 9/111)
“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” (Âl-i İmran, 3/92) ayetiyle Allah yolunda feda edilen şeylerin en yücesinin insan canı ve malı olduğu belirtilmektedir. İnsanın en çok kıymet verdiği şey canı ve malıdır. Bu itibarla sağlık ve sıhhatli olmak zenginli-ğin başı, servet ve mal sahibi olmak ise onun göstergesidir. İşte âyet-i kerimelerde bu iki kıymetli şeyi Allah uğrunda harcamamız istenmektedir. Bunun karşılığında Allah’ın vaat ettiği cennetin güzel bir ticaret ve kazanç olduğu vurgulanmaktadır.
Sûrenin başında kâinattaki bütün varlıkların, kendi lisan ve hâlleriyle yüce Allah’ın her türlü noksanlıktan münezzeh oluşunun tesbihi ile O’nun mutlak güç, hüküm ve hikmet sahibi olduğu anlatılarak özü ve sözü bir olmayan insanlar ikaz edilmekte; Allah’a karşı zevâhiri kurtarma çabasının ne kadar faydasız olduğuna dikkat çekilmektedir. Sûrenin sonunda ise kurtuluş yolunun samimi bir iman ve bu imana uygun davranışlar ile mümkün olacağı bildirilmektedir.
Sure bütünlüğü göz önüne alındığı zaman ayetlerde Hz. Muhammed’den ön-ceki peygamber olan Hz. Îsâ’nın hayatından bir örnek verilerek Allah’ın dinine içtenlikle destek olanların fetihler ve zaferlerle, sonunda da en büyük başarı olan âhiret mutluluğuna erişmekle müjdelenmektedir.
“Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih (Mekke’nin fethi). (Ey Muhammed!) mümin-leri müjdele!” (Saf 61/13) hitabı savaşlarda Müslümanların morallerini yükseltici bir ifade olarak sık sık tekrar edilmiş; özellikle Osmanlı’da Mehteran takımının, ordu-nun muzaffer olacağı inancını pekiştirmek üzere icrâ ettiği musikî arasında coşkulu biçimde seslendirilmiştir. Ayetteki “Allah’a yardım” ifadesi, Allah’ın emirlerine ve yasaklarına uymak, dinine destek olmak demektir.
(Saf, 61/14)’de geçen “Havariler” ise Hz. İsa’ya herkesten önce inanan ve yar-dımcı olan, onun Allah’ın kulu ve peygamberi olduğunu tasdik edenlerdir. Hava-riler, ilk zamanlarda büyük sıkıntılara maruz kalsalar da sonunda inkârcılara karşı büyük bir üstünlük elde etmişlerdir.
“Allah Hz. Muhammed’i gönderip iman eden o kimseleri onaylayan bildirimler-de bulununca, özellikle Hz. Îsâ’nın Allah’ın kelimesi olduğunu haber verince, on-ların delilleri açık hâle geldi veya delillerinin üstünlüğü ortaya çıktı” gibi mânalarla da açıklanmıştır. Bu âyet bu tarihî gerçeğe gönderme yaparak Müslümanların bun-dan sonuçlar çıkarması istenmektedir (Kur’an Yolu, V/339-340).
Bununla birlikte, dünyadaki zafer ve üstünlüğü aşırı büyütmemeli, asıl güzel sonuç, kurtuluş ve başarının Allah’ın hoşnutluğunda ve âhiret mutluluğuna eriş-mekte olduğu gerçeğini unutmamalıyız.