Arapça. Deniz demektir. Bu terimden türemiş “Bahriyyun bilâ Şâti”, kıyısı olmayan umman, yahut çok büyük okyanusa mensub kişi manasını ifade eder. Tasavvufta ise, Allah’ın tecellîlerinin, Rabbanî açılımların, ilâhî hakikatlarm bütün insanlara ma’rifetler şeklinde, sel gibi devamlı aktığını belirtmek üzere kullanılır. Bir kısım sûfiyye bu kanaati taşırken, bir kısmı bu görüşe iltifat etmez ve avamın ilminin mahdud olduğunu ve onlara Allah’tan kesintili olarak geldiğini savunur. Bu durumda tam bir yönelişle Allah’a yönelmeleri, O’nu sürekli hissetmeleri , O’na sevgi ve saygıyla dolu olarak ihlâsla amel etmeleri sebebiyle ariflere gelen ilim açılmalarının sonu yoktur. Ve bu kesintili de değildir. İşte bu şekilde sınır tanımayan şeyler hakkında, “sahili olmayan umman” tabiri kullanılır. Bir sûfi, kendisine gelen bu sürekli fütuhatla, Allah’a yakınlığı muhafaza eder. Özet olarak söylemek gerekirse, Allah’ın arif kuluna gönderdiği ilhâmî bilginin sınırı yoktur. Mutasavvıflar bu görüşlerini şu ayet-i kerime ile pekiştirirler : “De ki Rabbimin kelimelerini yazmak üzere, denizler mürekkep olsa ve bir o kadarını da katsak, Rabbimin kelimeleri tükenmeden denizler tükenirdi. (Kehf/109).
Allahü Teâlâ’nın ilmi kesilmez ve sona ermez. Şu âyet-i kerimelerde tavsîf ettiği gibi, O, kıyısı olmayan bir denizdir : “Eğer yer yüzündeki ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa ve yedi misli deniz de yedekte bulunup yazılsa, yine de Allah’ın sözleri bitmezdi. Doğrusu Allah güçlüdür, hakîmdir” (Lokman/27). Yine başka ayetlerde : “Sizin yanınızda olan biter, Allah’ın katındaki bitmez, süreklidir” (Nahl/96) ve “Doğrusu bu verdiğimiz rızıklar tükenecek değildir” (Sâd/54) buyurulur.