Farsça, renksiz, renksizlik demektir. Arif renksizlik makamında her rengi görüp, bilip, değerlendirip, ona göre hareket eder. Zira o, fenada, “Allah’ın rengi” (Sıbgatallah) olan renksizliğe kavuşmuş, yetmiş iki milletin veya (meşrebin) dilini anlar ve konuşur hale gelmiştir. Renksizlikte bütün renklerin bulunduğu gibi, Allah’ın rengi olan renksizliğe ulaşmış sûfilerde de, her meşreb, her renk vardır. Mevlana resmini kırk defa yapmaya teşebbüs edip de yapamayan, daha doğrusu ressam gözüyle sabit bir yüz şeklini yakalayamayan Nakkaş Aynüddevle’ye, renksizliğini öne sürerek olayın, açıklamasını yapmış ve bu sözüyle, her an bir renkte olduğunu ifâde etmiştir. Bu makam, zirveyi gösterir. Zirvede ikiliğe yer yoktur. Orada sadece tevhid vardır. Bu yüzden orada hedef açısından “dinlerin birliği” gerçekleşmiştir.
Cümle yaradılmışa bir gözle bakmayan
Halka müderris ise hakikatte asidir.
Yunus Emre