“İçinizden sözü gizleyen ile açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüz ortaya çıkan eşittir. İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.” (Ra’d, 13/10-11)
Bu ayetler, insan olarak sürekli bir şekilde ilâhi denetime tâbi olduğumuzu bil-direrek bizleri şu düşünceye sevk ediyor: Açıktan söylediklerimiz de içimizde gizli tuttuklarımız da, gün ışığında yaptıklarımız da gecenin karanlığına bürünerek iş-lediklerimiz de her an takip ediliyor, kayıt altına alınıyor. Yani hiçbir şey Allah’ın bilgisi dışında kalmıyor. Buna samimi olarak inanmalı ve bu inancı kendimiz için bir kontrol mekanizması gibi düşünmeliyiz. Ancak bu mekanizmanın sağlıklı işlemesi ve bizim adımıza yararlı neticeler doğurması için her yaptığımız davranışın hatta niyetlerimizin yüce Allah’ın bilgisi ve kontrolü altında olduğu inancını taşımalı, bu gerçeği bir an olsun aklımızdan çıkarmamalıyız. Hem birey hem de toplum olarak yanlışlarımızı, hatalı davranışlarımızı zamanında fark edip kendimizi olumlu yönde değiştirebilmemiz bu mekanizmayı kalbimizde, yüreğimizde hissetmemize bağlıdır.
Ele aldığımız bu âyet-i kerimeler, yüce Rabbimizin değişmez bir yasasını da biz-lere hatırlatmaktadır: “Bir millet kendini değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.” Bu ilâhî kanun her şeyden önce Allah’ın bize vereceği mükâfat veya cezaların davranışlarımıza göre değişeceği gerçeğini hatırlatıyor. Dolayısıyla da bize çok önemli bir sorumluluk yüklüyor: O da kendimizi sık sık kontrol edip gerekti-ğinde düşüncelerimizde ve hareketlerimizde birtakım değişiklikler yapmamız ge-rektiğidir. Şayet bu sorumluluğumuzu unutur da olduğumuz hâl üzerine kalmaya devam edersek, bunun sonucuna razıyız demektir.
Sözünü ettiğimiz bu değişim, olumsuz yönde de olabilir. Yani, bir kimse ken-dinde bulunan güzel ahlak ve meziyetleri değiştirmedikçe Allah da bunun karşılığı olarak onlara verdiği hayırlı nimetleri değiştirmez (bk. Enfâl, 8/53). Dolayısıyla deği-şim iki yönlüdür. Olumlu veya olumsuz nasıl bir değişime gidersek, yüce Allah’ın hakkımızdaki iradesi de o yönde tecelli edecektir. Bu noktada iyi hâlimizi muhafaza etmeli, istikametimizi korumaya çalışmalıyız.
Ayet-i kerimede beyan buyurulan değişimin konusu sadece uhrevi endişeleri-mizi giderecek olan davranışlar değildir. Dünyamızı her açıdan mamur kılacağımız bütün faaliyetlerimiz de bu kapsamdadır. Bugün dünyada bilim ve teknolojiden kültür ve sanata kadar hemen her alanda büyük değişimlere tanık oluyoruz. İslam ümmeti olarak son dönemlerde dünyanın diğer medeniyetleri karşısında geri kal-mışlığımızın ana nedeni, bilimde, teknolojide, ekonomide vb. alanlarda etrafımızda meydana gelen gelişmelere seyirci kalmış olmamızdır. Hâlbuki sahip olduğumuz kutsal değerlerimiz bu tür bir değişime mani değildir. Tam aksine kendimizi geliştir-memiz yönünde uyarılarda bulunmaktadır. Nitekim “boş zamanın” insanların sahip olup değerini bilemedikleri çok önemli bir nimet olduğunu söyleyen sevgili Peygamberimiz, (s.a.s) “İki günü eşit olan zarardadır” (el-Hatîb el-Bağdâdî) hadisiyle de kendini geliştirmeyenleri uyarmaktadır.