Güney, endüstri çekmek amacıyla 1880’lerde çok çaba gösterdi. Çelik, kereste, tütün ve dokuma endüsterilerinde gelişme sağlamaları için yatırımcılara büyük teşvik önlemleri vaadinde bulunuldu. Yine de, Güney’in ulusal endüstri tabanında 1900’deki payı yaklaşık 1860 yılı düzeyinde kaldı. Buna ek olarak, bu endüstrileşme atağının bedeli yüksekti; Güney’deki fabrika kentlerinde çocuk işçiliği çok yayıldı.
İç Savaş’tan otuz yıl sonra da Güney, genelde yoksul, büyük ölçüde tarıma dayalı ve ekonomik açıdan bağımlıydı. Toplumu, siyahlarla beyazlar arasında kesin bir ayırım uyguluyor ve sık sık yinelenen ırkçı şiddete göz yumuyordu.
Washington hükümetindeki üyeleri aracılığıyla Yeniden Yapılanma’ya karşı koymuş olan uzlaşmaz Güneyliler, beyazların üstünlüğünü sürdürmede eyaletin etkinliğini sağlayacak yollar buluyorlardı. 1870’lerden başlayarak, ulusal güçle eyaletlerin gücü arasında uygun bir dengenin korunmasına ilişkin geleneksel muhafazakar görüşleri destekleyen belirli Yüksek Mahkeme kararları da bu gibi Güneylilerin iddialarına kuvvet kazandırıyordu.
Yüksek Mahkeme 1873’te, vatandaşların haklarının azaltılamayacağına ilişkin 14. Anayasa Değişikliği’nin, Afrikalı-Amerikalıları eyaletin gücüne karşı koruyacak yeni ayrıcalıklar ya da bağışıklıklar getirmediği sonucuna vardı. Buna ek olarak, 1883’te, 14. Değişikliğin, eyaletlerin aksine, bireylerin ayırımcılık yapmalarını engellemediğine karar verdi. Mahkeme, 1896 tarihli Plessy-Ferguson davasında, trenler ve lokantalar gibi kamuya açık yerlerde Afrikalı Amerikalılara “ayrı ama eşit” hizmet verilmesinin onların haklarını ihlal etmediği sonucuna vardı.
Irksal ayırımcılık ilkesi kısa zamanda demiryollarından lokantalara, otellere, hastahanelere ve okullara kadar, Güney’deki yaşamın her alanına yayıldı. Ayrıca, yasalarla ayrılmamış olan her yaşam alanı, gelenekler ve uygulamalarla ayrılıyordu. Yaygın ayırımcılıkla karşı karşıya kalan pek çok Afrikalı Amerikalı, onlara, alçak gönüllü ekonomik amaçlara yönelmelerini ve geçici toplumsal ayırımı kabul etmelerini önermiş bulunan ve XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın başları arasındaki en önde gelen siyah lider olan Booker T.Washington’un programını destekliyorlardı. Afrikalı-Amerikalı aydın W.E.B.DuBois’in önderlik ettiği diğer bazıları ise, ırkçılığa siyasal hareketlerle karşı çıkmak istiyorlardı; fakat, suç ortaklığı yapan iki büyük parti, ırksal adalet çağrıları pek az destek buldu ve Güney’deki ayırımcı yasalar XX. yüzyılın ikinci yarısına kadar alışılagelmiş bir görünüm oluşturdu.