“Kim geçici dünyayı isterse orada ona, (evet) dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadar hemen veririz. Sonra da cehennemi ona mekân yaparız. O, buraya kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak girer.” (İsrâ, 17/18)
Dünya hayatı geçici olduğu gibi nimetleri de geçicidir. Dünya hayatını ve süsü-nü isteyen kişiye çalıştığının karşılığı verileceği bir eksilme olmayacağı ayette (Hûd, 11/15) ifade edilmekte, herkesin yaptığının karşılığını bu dünyada eksiksiz olarak alacağı belirtilmektedir. Bununla birlikte Allah, kişinin istediği kadar değil, ken-di dilediği kadar mükâfat vereceğini bildirmektedir. Burada hiç kimsenin hakkının yenmeyeceğine vurgu yapılırken sadece dünya hayatını isteyen kimseye de cehen-nemin hazırlandığı belirtilmektedir.
Kişi sadece dünya nimetlerini elde etmek için amel işlememelidir. Zira Allah her ne kadar dünya hayatını ve süsünü hedef edinen kimseye çalıştığının karşılığını eksiksiz olarak vereceğini, mağdur edilmeyeceğini bildirmekte ise de ahirette mağ-dur olacağı muhakkaktır. Çünkü geçici olan bu dünya hayatının lüksü için çalışan kimseler, bütün maksat ve niyetlerine göre çalışmalarını ve gayretlerini bu dünya hayatında tüketmiş olduklarından alacakları karşılık ancak dünya hayatı ile sınırlı-dır. Ebedî olan ahiret hayatında ise hiçbir mükâfata sahip olamazlar.
Sadece dünya hayatının nimetlerini elde etmek için gayret edenler, ahirette ateş-ten başka bir şeyle karşılaşmayacaktır. Dünyada iken yaptıkları bütün ameller ahi-rette yok olacak, karşılığını alamayacaklardır. Bu dünya hayatında bir iyilik işlemiş olsalar bile ahirette sevap kazanmak gibi bir maksatları olmadığı için hepsinin eli boş kalacaktır. Yani amelleri fani olan dünya hayatı ile yok olup gidecek, ahirete bir şey kalmayacaktır. Çünkü sadece dünyalık kazanmak için yapılan amelin hiçbir de-ğeri yoktur. Dünya hayatı fani olduğu için dünyadaki nimetleri ebedî kılmak ve elde tutmak mümkün değildir. Hayat sona erince her şey biter, yok olur gider. Dünya için yapılan işler de sona erer. Ancak sadece Allah için yapılan ameller ile Allah’ın zatı baki kalır (Rahmân, 55/26-27).
Konumuzu teşkil eden ayet-i kerimeye göre insanların dünya hayatındaki du-rumu iki kısma ayrılmaktadır. Bir kısmı sadece dünya için çalışanlar, bir kısmı da ahiret için çalışanlardır. Kim geçici dünya hayatını ister ve bütün gayretlerini ona yöneltir ve ahireti unutursa Allah da ona kendi iradesine uygun olarak arzusunu gerçekleştirme imkânı verir. Örneğin rızkını geniş kılar, hayatını rahat içerisinde geçirmesini sağlar. Bununla birlikte dünya nimetlerini isteyen herkes bazen mak-sadına da ulaşamaz. Allah dilediği şekilde, irade ve isteği ile o kişinin ihtiyacını sınırlandırır (Şûrâ, 42/20; Âl-i İmrân, 3/145). Öyle ki nimetler, kulun kendisine, istediği şekilde değil, Allah’ın dilediği şekilde bağış yapması ile ulaşır.
Ayet-i kerimelerde, ahiret nimetlerini isteyen kimseye bu nimetlerden fazlasıy-la verileceği belirtilmiş, sadece dünya nimetini isteyenlerin onu elde edeceği ifade edilirken, ahirette paylarının olmayacağı bildirilmiştir. Esasen kişinin maksadı ahi-ret nimetlerini elde etmesi gerekirken, işlediği ameli ile Allah’ın rızasının dışında dünya ve onun süsünü elde etmek olursa, onun nasibi dünya hayatından fazla bir şey olmaz. Dünya hayatı ise geçici bir faydalanmadır, oyun ve eğlenceden farklı bir şey değildir (En’âm, 6/32). Ancak ahiret ise karar kılınan, esas heveslenilecek ve elde edilmesi için gayret gösterilecek yerdir. Bu bakımdan Karun, dünya süsü ve ziyneti ile kendi toplumunun karşısına çıkınca bir kısım insanlar ona heveslenirler, kendi-lerinin de o nimetlere sahip olmalarını temenni ederler. Ancak ilim sahibi olanlar onları kınayarak iman eden ve salih amel işleyenlere ahirette Allah’ın vereceği seva-bın daha hayırlı olduğunu hatırlatırlar (Kasas, 28/79).
Sonuç olarak şu hususa da vurgu yapmak gerekir. Ahiret hayatını isteyerek amel işlemek dünyadaki nimetlerden uzak kalmayı gerektirmez. İnsanın, kendisine hâkim olabildiği sürece o nimetlerden yararlanmasında bir mahzur bulunmamakta-dır. Ancak mümin kişinin asıl amacı da dünyada bolluk ve nimetler içinde yaşamak olmamalıdır. Bu bakımdan sadece dünyayı tercih eden kimseler bu hâlinden dolayı kınanmış, ahiret hayatını tercih ederek çalışanlar ise övgüye mazhar olmuşlardır.