“Binasını takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) ve O’nun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah, zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez.” (Tevbe, 9/109)
Allah Teala, işimizi sağlam temeller üzerine bina etme konusunu güzel bir örnek ile zihnimizde canlandırıyor. Bu örnekte, binasını Allah’a karşı sorumluluk bilinci, kulluk şuuru ve teslimiyet esası üzerine inşa eden bir adam ile heva hevesi peşinde koşan, Allah’a karşı kulluk görevinin hakikatini bilmeyen, binasını sağlam bir yere oturtmayan ikinci bir adam konu edilmektedir. Rabbimiz bizlere bu iki şahıstan hangisinin daha hayırlı olduğunu sormaktadır.
Ayette belirtildiği gibi, binasını dere kenarında, suyun altını oyarak dibini aşın-dırdığı ve üst yüzeyi desteksiz kalan yere inşa eden bir adam akıllı sayılır mı? Bu yer ki her an yıkılmak üzeredir. Allah bu anlamlı benzetme ile O’na inanmayanların, O’na ortak koşanların hayat tarzının bu şekilde anlamsız olduğunu, altının boş ve desteksiz olduğunu belirtmektedir. Altı boşalmış bir araziyi görerek ne güzel bir yer deyip ona sahiplenen kimsenin durumu ile Allah’ı, Kitabını, Resûlünü tanımadan yaşayan inançsız kimsenin durumu birbirlerine benzemektedir.
Dünya hayatımızı Allah rızası ve hoşnutluğu üzerine bina etmeliyiz. Yoksa kendi kurgularımız, zevklerimiz, basit heveslerimiz ile sürdüreceğimiz bir dünya hayatı temelsiz inşa edilen bir bina gibi olur. Dayanağı olmaz. Böyle bir bina en ufak bir sarsıntıda yıkılmaya mahkûmdur. Takva ve Allah’a kulluk esasına dayalı bina ise yı-kılmaz muhkem kaleler gibi dimdik ayakta durur. Hayırlara ve Allah’ın mükâfatını elde etmeye vesile olur. Bu durumda yapacağımız şeylerin Allah rızası için olmasına dikkat edelim. Bu fani dünyada Allah’ın rızasına uygun işler yapalım. Hayatımızı, Allah’ın emirleri ve yasakları doğrultusunda imar edelim. Her şeyimizde Allah’ın rı-zasını esas alalım. Daha sonra da yaptıklarımızı, hayat tarzımızı Allah ve Resulünün beğenisine sunalım. Kendimizi test edelim. Bunun neticesinde yaptıklarımızın iyi olup olmadığını anlama imkânı elde eder, eksikliklerimizi giderme yoluna gireriz.
Allah rızası dışındaki her şey fanidir, anlamsızdır, yok olmaya mahkûmdur. Ha-yat ancak Allah’ın rızasını elde etmek ve o yolda uğraşmakile anlamlı ve kalıcı hâle gelir. Onun dışındaki her şey ayette belirtildiği üzere yok olup gidecektir.
Şunu iyi bilmeliyiz ki, yaptıklarımızda Allah’a karşı sorumluluk ve O’nu hoşnut etme duygusu yoksa bunların Allah katında bir değeri ve anlamı olmaz. Aynı za-manda hesabını veremeyip ahirette azap çekmemize de neden olur.
Bu ayet ile yüce Allah, ikiyüzlü davranan, ayrılık tohumu ekmeye çalışan kişilere karşı uyanık olmamız gerektiğini de vurgulamaktadır. Çünkü ikiyüzlü insanlar da binalarını sağlam olmayan temeller üzerine, yıkılmaya mahkûm toprak yarlarının üzerine kuranlar gibidir. Bunun neticesinde de kuşkunun esiri olurlar. Sükûnetleri yoktur. Evinin ne zaman yıkılacağından endişeli olan biri gibi bocalayıp giderler. Kendi yaptıklarının iyi olmadığını bilirler. Fakat içlerinde Allah korkusu ve samimi-yet olmadığı için bu işlerinden de vazgeçemezler. Kendi binalarını aşındıra aşındıra Allah’ın azabına doğru ilerlerler: