1953’te başkanlığa gelen Dwight D.Eisenhower selefinden farklı bir kişiydi. Bir savaş kahramanıydı ve doğal, rahat davranışları sayesinde halk tarafından çok seviliyordu. “Ike’yi seviyorum” (I like Ike), o günlerde her yerde görülen seçim sloganıydı. Cumhuriyetçilerin başkan adayı olmadan önce, savaş sonrası yıllarda kara kuvvetleri kurmay başkanlığı, Columbia Üniversitesi rektörlüğü ve NATO kuvvetleri baş komutanlığı görevlerinde bulunmuştu. Yanındakileri bir arada çalıştırmakta usta olmakla birlikte halkın gözünde pek sivrilmek istemiyordu.
Buna karşın, Truman’ın Amerikan dış siyasetine ilişkin temel görüşlerini paylaşıyordu. Eisenhower de komünizmi dünyaya egemen olmaya çalışan bölünmez bir güç olarak algılıyordu. Moskova’nın, Stalin benzeri liderlerin yönetiminde, tüm dünyada devrim yaratmaya çalıştığına inanıyordu. İlk yemin töreninde yaptığı konuşmada, “İyilik ve kötülük güçleri tarihte pek az görülmüş biçimde toplanmış, silahlanmış ve karşı karşıya gelmiştir. Özgürlük esirlikle, aydınlık karanlıkla karşı karşıya getirilmiştir.” demişti.
Görevi süresince Eisenhower ve Dışişleri Bakanı John Foster Dulles, çevreleme politikasının Sovyetlerin yayılmasını durduracak kadar ileri gitmediğini savundular. Komünizmin esiri olmuş kimseleri özgürlüğe kavuşturmak için daha atılgan bir kurtarma politikası izlenmesi gerekliydi. Bütün bu açıklamalara karşın, 1956’da Macaristan’da olduğu gibi, Sovyet egemenliği altındaki ülkelerde demokratik ayaklanmalar baş gösterince, Sovyet birlikleri onları bastırırken Amerika Birleşik Devletleri seyirci kaldı.
Eisenhower’in komünizmi çevrelemeye ilişkin temel kararlılığı değişmedi ve bu amaçla Amerika’nın bir nükleer kalkana bağlılığını arttırdı. İkinci Dünya Savaşı sırasında yürütülen Manhattan Projesi ile ilk atom bombaları yaratılmıştı. Truman 1950’de yeni ve daha güçlü hidrojen silahının geliştirilmesi için yetki vermişti. Şimdi de Eisenhower, bütçe giderlerini kontrol altında tutmak amacıyla bir “kitlesel karşılık” politikası yürütülmesini önerdi. Bu doktrine göre Amerika Birleşik Devletleri, ülkeye ya da yaşamsal çıkarlarına bir saldırı olursa nükleer silah kullanmaya hazırlıklı bulunacaktı.
Uygulamada ise Eisenhower, komünist Viyetnam güçleri Fransızları 1954’te kovunca Çin Hindi’nde ya da Milliyetçi Çin rejimini Çin Halk Cumhuriyeti’nin saldırısına karşı koruma sözü verilen Taiwan’da nükleer silah kullanılması yolundaki tüm önerilere karşın A.B.D. askeri birliklerini büyük bir ihtiyatlılıkla görevlendirdi. Eisenhower, Mısır’ın Süveyş Kanalı’nı ulusallaştırması üzerine 1956’da İngiliz ve Fransız birlikleri Kanal’ı ve İsrail de Sina Yarımadası’nı işgal edince güç kullanmaya karşı çıktı. Büyük A.B.D. baskısı sonucu İngiliz, Fransız ve İsrail birlikleri geri çekildi ve Kanal Mısır’ın kontrolü altında kaldı.