1933 yılında Ulusal Endüstriyel Güçlenme Yasası (National Industrial Recovery Act – NIRA) ile kurulan Ulusal Güçlenme Dairesi (National Recovery Administration – NRA), adil rekabet kuralları koyarak kıyasıya rekabeti önlemeye ve böylelikle daha çok sayıda iş yaratmaya ve alımları arttırmaya çalıştı. Başlangıçta Daire’yi benimseyen iş çevreleri, güçlenme köklenmeye başlayınca, aşırı düzenlemelerden acı acı yakındılar. 1935 yılında, Daire’nin Anayasa’ya aykırı olduğu açıklandı. Bu sırada, uygulanan başka politikalar güçlenmeyi teşvik etmekteydi ve hükümet, kısa bir süre sonra, belirli iş alanlarında fiyat kontrolünün ulusal ekonomiyi büyük ölçüde zayıflattığı ve güçlenme önünde bir engel oluşturduğu görüşünü benimsedi.
Örgütlü iş gücünün Amerikan tarihinde görülmemiş ölçüde kazanımlar sağlaması da Yeni Düzen yıllarında gerçekleşti. Ulusal Endüstriyel Güçlenme Yasası işçilerin toplu iş sözleşmesi yapma (işçilerin toplu temsilcisi bir birim olarak endüstriyle pazarlık etme) hakkını güvence altına almıştı. Kongre 1935’te, adil olmayan çalıştırma uygulamalarını tanımlayan Ulusal Çalışma İlişkileri Yasası’nı (National Labor Relations Act) çıkararak, işçilere kendi seçtikleri sendikalar aracılığıyla pazarlık etme hakkı tanıdı ve işverenlerin sendika faaliyetlerine müdahale etmelerini yasakladı. Kongre ayrıca, toplu iş sözleşmelerini denetlemek, seçimleri yönetmek ve işçilerin işverenle yapılan temaslarda kendilerini temsil edecek örgütü seçme hakkını güvence altına almak amacıyla Ulusal Çalışma İlişkileri Kurulu’nu (National Labor Relations Board) yarattı.
İşçilerin örgütlenmesinde elde edilen önemli ilerlemeler, çalışanlarda giderek büyüyen bir ortak çıkar duygusu oluşturdu ve işçilerin gücü yalnız endüstride değil siyasette de arttı. Buna karşılık, anılan güç büyük ölçüde iki büyük parti çerçevesinde kullanıldı ve sendikaların desteğini genellikle Cumhuriyetçiler’den çok Demokrat Parti elde etti.