Eve dışarıdan içeri girmek, kapının eşiğinden atlamakla mümkündür. Dışarıdan içeriye girmekle, zahirden bâtına, dıştan içe ulaşıldığı dergâhtaki, evdeki olgun erlere, olgun şeyhlere ulaşıldığı, bu ulaşmaya da eşiğin sebep olduğu kaydedilir. Ulaştırdığı hedefin ulvîliği yüzünden, eşikte de bir ulvîlik görülür. Eşik; yokluk ve tevazu gibi anlamları ifade eder. Tevazu ehli için “eşik gibi ayaklar altında” denir. Taşıdığı yücelik itibariyle eşiğin üzerine oturulmaz, basılmaz. Bir dergâh veya türbeye girilirken eşiği öpülüp öyle girilir. Buna “eşiğe baş koymak” denir. Bektaşîler şeyhin huzuruna veya türbeye ziyaret için girerken şu tercemanı okurlar:
Eşiğine koymuşam can ü ser,
Tâ vücûdum ola safi hemçü zer.
Eşiğinde hacetim hem budurur:
Tâ fakir’e eyle bir hüsn-i nazar.
“Beşikten eşiğe kadar” ifadesinde, beşik doğumu, madde âlemine gelişi, eşik ise mânâ âlemine gidişi yani ölümü ifade eder.