İstanbul’da doğan Falih Rıfkı Atay, ilk ve orta öğrenimini tâkiben İstanbul Dârülfünûnu’nun Edebiyat Şubesi’ni bitirmiş, kâtip olarak devlet memûriyetinde bulunmuştur. Yedek subaylığını Filistin ve Suriye cephelerinde İttihat ve Terakki’nin önde gelen isimlerinden Cemal Paşa’nın kâtibi olarak yapan Atay, bu döneme âit anılarını, 1919’da Ateş ve Güneş ile 1932’de yayınlanan Zeytindağı adlı eserinde anlatmıştır. Cemal Paşa’nın Bahriye Nâzırı olmasıyla nezârette çalışmaya başlayan ve Heybeliada Çarkçı Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yapan Falih Rıfkı, Ertaylan’a göre, Servet-i Fünûn’da yayınlanan şiirlerine nazaran nesirde daha “veciz, münakkah ve seyyal” bir ustadır. 1918’de Akşam gazetesini kurmuş ve bu gazetedeki yazılarıyla Millî Mücâdele’yi desteklemiştir. 1917’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin maddî desteğiyle çıkarılmaya başlanan, Malta’ya sürülene dek Ziya Gökalp’ın idâre ettiği Yeni Mecmua’nın yöneticisi olmuş, 1923 yılı içinde bu dergiyi on beş günlük periyotlarla 60. sayıdan 90. sayıya kadar neşretmiştir. Aynı yıl T.B.M.M.’de milletvekili olan ve bunu 1950’ye kadar sürdüren Atay, Hâkimiyet-i Milliye, Ulus ve Milliyet gibi gazetelerde başyazarlık yapmış ve 1952’de kurduğu Dünya gazetesini vefâtına kadar aynı görevi uhdesinde taşıyarak idâre etmiştir.
Atatürk inkılâplarının destekçisi ve savunucusu olarak temâyüz eden ve ilk Türkçü neşriyatların ve Türk Gücü gibi Türkçü derneklerin içinde de görülen Falih Rıfkı, sonraki yıllarda cumhuriyet rejimin ekseni dışındaki bağımsız Türkçü oluşumlarla asla uzlaşamamış ve bilhassa 1944 Türkçülük olayları sırasında ve sonrasında, devletin nâhak baskı ve tasallutunun bir taraftârı olarak onların şiddetli eleştirilerine muhatap olmuş, hatta Türkçülüğü de haklı olarak alay konusu yapılmıştır. Onun, Balkan Savaşları sonrasında Turancılığı savunmasına, imparatorluğun geleceğini Turancı gençlikte görmesine, Gökalp’ın Yeni Lisan, Yeni Hayat düşüncelerine sarılmasına karşın, cumhuriyet sonrasında bu kanaatleri büyük ölçüde değişmiştir. Meselâ, gezi edebiyâtımızın dil açısından güzel örneklerini veren Atay’ın, 1970’te yayınladığı Gezerek Gördüklerim adlı kitabında, “Rumeliyi Unutalım” yazısı millî şuur ve millî ülkü açısından tam bir fâciâdır ve Türkçülüğünün mahdut bir Türkiyecilik fikrinden ibâret olduğunu, asla bu kadroya dâhil edilemeyeceğini gösteren ibretlik bir örnek teşkil etmektedir. Zaten Turancılar’a karşı kaleme aldığı yazılarından birinde “Biz Türkiye Türkçüsü ve istiklâlcisiyiz” diyerek, gençlik yıllarındaki düşüncelerinin tam zıddına olarak, yurtdışındaki Türklük âlemiyle alâkadar olmayı anayasa prensiplerine aykırı, millî birlik ve Türkiye’nin emniyeti için tehlikeli bulmuş olan şöhretli gazeteci, ayrıca bir zamanlar “Hürriyet kahramanı” diye derâguş ettiği Enver Paşa’dan da sonraki yıllarda, gençliğin aradığı hürriyetleri ona veremeyip Müslüman Ortaçağı’nı “bütün yeşilliği ile” devam ettirecek bir adam olarak bahsetmiştir. Atay, hayatı boyunca sâdece yeni rejimin prensip ve hedeflerine bağlı kalmıştır.
Atay bir gezi edebiyatçısıdır. 1930’da yayınlanan Faşist Roma, Kemalist Tiran, Kaybolmuş Makedonya’da, İtalya ve Balkanlar’a dâir izlenimlerini aktarmış, 1927’de Hakimiyet-i Milliye’de tefrîka edilen ve 1931’de yeni notlarla kitaplaştırılan Denizaşırı’da ise Latin Amerika gezi ve intibâlarını ele almıştır. Aynı yıl Yeni Rusya adlı kitabında ilkel bir memleketi Batı uygarlığı seviyesine çıkaran ihtilâlci metodları övmüş, 1932 yılında hem faşist İtalya hem komünist Rusya’ya yaptığı ikinci geziyi de Moskova Roma adıyla kitaplaştırmıştır. Bu gezilerinde zaman zaman o rejimlere övgüler düzse de Atay’ın temel meselesinin memleket açısından örnek alınmak üzere gözlemlenen kalkınma yöntemleri olduğu anlaşılmaktadır. O, belli ki sâdece Kemalist’tir. Hayatını gazeteciliğe hasreden ve bu bağlamda canlı ve önemli tasvirleriyle 1961’de yayınladığı Çankaya adlı kitabında Atatürk ve çevresindekilerin “Yeni Türkiye”sini anlatan Atay, F. Şirin’ göre “Atatürk’ün liderliğinde başlatılan ulus devlet inşasında sistemin kendini yeniden üretmesini sağlayan en önemli araçlardan biri olan basın üzerinden sürece etkin bir şekilde katıl(mış), Kemalizm’in prensipleri doğrultusunda halkın modernleşmesini sağlamak için yazılarını etkili birer propaganda aracı olarak kullan”mıştır.
Göktürk Ömer Ç