Amerikan İstisnacılığı, Amerika Birleşik Devletleri’nin benzersiz bir misyonu olduğuna ve siyasi sistem, kültürel değerler ve tarihsel gelişimi açısından diğer ülkelerden farklı olduğuna inanan fikirdir. Amerika’nın ideolojisi, çoğunlukla kanun önünde eşitlik, bireysel sorumluluk, demokrasi ve diğer ülkelere üstün algılanan özgürlük üzerine kurulu istisnai bir ideolojidir.
Pofessor Heike Paul, Amerika’yı “Amerika’nın üstünlüğü olarak yapan Efsaneler” adlı kitabında Amerikan İstisnailiğini üç kısımda tanımlamıştır; dini istisnacılık, siyasi istisnacılık ve ekonomik istisnacılık. Amerikan istisnacılığının dini boyutu, Amerikan İstisnacılığının kaynağı olarak kabul edilen Puriyanlar döneminden günümüze Amerikan kültürel özdeşleşmesini gösterir ve dini iki gruba ayırır; laik ve yarı laik. Amerikan İstisnacılığının siyasi kısmı, Amerika Birleşik Devletleri’nin demokrasi gücünün gelişimine atıfta bulunur. Ana fikri Amerikalı Sosyolog Seymour Martin Lipset’in ilk yeni ulus dediği gibi Amerika’yı görmek ve aynı zamanda Amerika’nın dünyayı yeniden başlatma gücüne sahip olduğuna inanmaktır. Amerikan İstisnacılığının ekonomik boyutu, temel olarak, paçavradan zenginliğe kadar her insanın kendi sorumluluğunun olduğunu öne süren bireycilikle ilgilidir ve kendi kendini yetiştirmiş insan fikrinin ekonomik refahın başarısına ve daha kaliteli yaşamlara sahip olmasına yol açtığına inanılır.
Amerika‘nın olağanüstü olduğunu gösteren çeşitli görüşler vardır. Örneğin, John F. Kennedy “Cıty Upon a Hill” konuşmasında Amerika’nın diğer ülkeler için bir model olduğunu ve Amerika’yı dünyadaki en güçlü cumhuriyet olarak tanımlar. Diğer bir örnek olarak Barack Obama’nın Amerikan İstisnacılığı hakkındaki ana fikri, tüm insanların eşitliği, devredilemez üç haktır; özgürlük, yaşam ve mutluluk, sıkı çalışmanın önemi ve kişisel sorumluluk. Hepsinin tek bir ulus olarak bir arada yapılmasının başarı getirdiğini ve Amerika’yı istisnai kılan şeyin bu olduğunu şiddetle özetliyor. Ronald Reagan Ulusa Elveda Hitabı’nda yaptığı konuşmada ”Yine özgürlükten yana olduk. Her zaman sahip olduğumuzu biliyorum.” Özgürlüğün kendisi için de vazgeçilmez bir unsur olduğunu bize gösteriyor. Amerika’nın daha önce de yaşadığı ekonomik çöküşten bahseder ama aynı zamanda kendisine ve topluma çok güvendiğini, sorun ne olursa olsun Amerika’nın güvensizliği ortadan kaldırmak için birlikte çalışarak her şeyin üstesinden gelme gücüne sahip olduğunu da vurguluyor.
Heike Paul’dan Ronald Reagan’a kadar tüm bu Amerikan İdeolojisini tanımlayan kişiler, çoğunlukla ortak noktaları kullanarak Amerika’nın istisnacılığına inandı ve desteklediler. Hepsi çok ve birlik halinde çalışarak Amerika’nın her zaman benzersizliğe ve güce sahip olacağına inandılar. Amerikan İstisnacılığı teriminin asıl işlevi Amerika’yı yaşanacak en güçlü ve en güzel ülke yapmaktır. Amerika Birleşik Devletleri’nin sembolü olarak kullanılan özgürlük heykelinden de anlaşılacağı üzere, Amerika insanlara vaad ettiği özgürlüğü sağladığı sürece her zaman istisnai olacaktır.