Arapça, çocuğun sütten kesilmesi anlamına gelir. Müridlerin, şeyhlerinin yanında süt emdikleri zamanlar olduğu gibi, sütten kesildikleri zamanlar da vardır. Süt emme zamanı; müridin şeyhin sohbetinde bulunduğu zamandır ki, bu esnada, müridin şeyhinden izinsiz olarak ayrılmaması icab eder. Ancak şeyh, sütten kesilecek kadar büyüyüp olgunlaştığını anlayınca, onun ayrılmasına müsaade eder. Bu durumda mürid, artık kendi başına hareket etme becerisini elde etmiştir. Böylece, Allah tarafından zorlandığı problemlerin çözümü ona açıklanır, olmuştur. Mürid bu noktaya gelince, yani şeyhinden aldığı feyiz ile olgunlaşınca, şeyhin sohbetinden ayrılma zamanı gelmiştir. Artık feyzi şeyhten değil, direkt Allah’tan alabilme yetisini elde etmiştir. Karnını doyurmak için kendi gücü yetmektedir, annesinin sütüne ihtiyacı kalmamıştır. Yani şeyh, müridini Allah’ı sevme okyanusunun kenarına getirir bırakır, bundan sonrası artık ona kalmıştır. Akşemseddin’in dediği gibi; “Şeyh, kulu Allah’a, Allah’ı da kula sevdiren kişidir”.