“Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler. Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. İşte onlar gerçekten müminlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızık vardır.” (Enfâl, 8/2-4)
Mealini verdiğimiz bu ayetlerde; gerçek müminlerin beş vasfı üzerinde durul-muştur. Müminler bu vasıfları kazanmaları hususunda teşvik edilmiş ve bu uğurda çaba gösterenlerin büyük mükâfatlar elde edecekleri beyan edilmiştir:
- İnanan insanların imanlarıyla duyguları arasında büyük bir etkileşim söz ko-nusudur; mümin Allah’ı öyle bir sevgiyle sever ki O’nun ismi anıldığında heyecan-lanıp adeta kalbi yerinden çıkacakmış gibi bir duyguya kapılır. Kendisine Allah’tan söz edildiğinde gönlünde heyecan ve coşku karışımı duygular oluş Müminlerin bu duyguları başka ayetlerde şöyle ifade edilmektedir:
“… Rablerinden korkanların onun etkisiyle tüyleri ürperir, sonra da Allah’ı anmakla onların bedenleri ve kalpleri yumuşayıp rahatlar…” (Zümer,39/23)
“Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d, 13/28)
- Müminler, Allah’ın âyetleri kendilerine okunduğunda veya kendileri bu ayet-leri okuyup anladıklarında yeni bilgiler elde edip bunlara iman etmek suretiyle inançlarını kuvvetlendirirler. Ayrıca her bir âyet, ihtiva ettiği incelik, güzellik, hik-met ve bilgiler sebebiyle Kur’an’ın Allah’tan geldiğine delil teşkil ettiği için nitelik yönünden de müminlerin imanlarını güçlendirir. Bu husus başka bir ayette, “O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir…” (Fetih, 48/4) şeklinde ifade edilir.
- Müminler sadece Allah’a güvenirler. Bütün işlerimizde sadece Allah’a güven-mek, O’na dayanmak, O’nu vekil edinmek imanımızın zirveye ulaştığının nişane-sidir. Bizlerin insanlar olarak mal, mülk, evlât, eş ve dost edinmemiz en tabii hak-kımızdır. Ancak, bu varlıkların bizler için bir imtihan aracı olduğunu dolayısıyla onlara dayanıp güvenmenin bizlere hayal kırıklığı yaşatacağını dikkate alarak asıl güvenilecek olanın fâni varlıklar değil, her şeyi yaratan ve mülkün gerçek sahibi olan Rabbimiz olduğunu unutmamamız gerekir.
- İslam dini ferdin toplum içinde uyumlu, güvenilir ve hoşgörülü olmasını sağ-lamaya yönelik düzenlemeler getirdiği gibi onun yaratıcısı ile olan bağlantısını daha derinden hissetmesine, devam ettirmesine ve geliştirmesine hizmet edecek düzenle-meler de getirmiş Bu düzenlemelerin bir parçasını da ibadetler oluşturmaktadır. Namaz ibadeti ise bunların başında gelir. Namaz, Allah ile kurulan bağın gerçek-leştiği en uygun ve en güzel bir vasıta olduğu için müminler olarak onu büyük bir özenle yerine getirmeye çalışırız. Namaz kılarak, Allah’ın büyüklüğünü düşünür, O’nun karşısında acizliğimizi ve zayıflığımızı anlarız. Bunu bu şekilde anlayan kim-se, hep iyilik yapmaya gayret eder. Başka insanlara kötülük düşünmez. Böyle fert-lerden meydana gelen toplumlarda huzur ve mutluluk olur.
- Müminler, Allah’ın verdiği rızıktan kendileri yararlandıkları gibi yakından uzağa doğru başkalarının da ondan yararlanmasına imkân verirler; nafaka, zekât ve sadaka verme, vakıf kurma, ödünç verme ve kullandırma, ikram etme gibi malî vazife, yardım ve iyilikleri ihmal etmezler. Âyette “kendilerine rızık olarak verdiği-mizden” buyrularak nimetin, Allah’tan geldiği vurgusu yapılmakta ve müminlerin, O’nun adına fedakârlıkta bulunarak toplumu veya fakirleri ellerindeki mallardan yararlandırma bilincini kazanmaları öğütlenmektedir.
Yukarıda anlatılan vasıfları taşıyan kimseler gerçek ve kâmil manada mümin-lerdir. Allah katında, iman ve amelin nicelik ve nitelik yönünden, yeterli olandan kâmil olana, yani daha güzel ve mükemmel olana doğru farklı değerleri ve derece-leri vardır. Bu derecelere ulaşan kullara yüce Allah’ın lütfedeceği çeşitli nimetler de birbirinden üstündür ve benzersizdir. Allah yüksek derecelere ulaştırmış olduğu kullarının günahlarını da bağışlayacak ve kendilerini ebedî mutlulukla ödüllendire-cektir (Kur’an Yolu, 2/523).