Lakabı olan ve “bin ilim” anlamına gelen hezârfen’den, pek çok uğraşı olduğunu çıkarabileceğimiz Ahmed Çelebi hakkındaki tek kaynak, Evliya Çelebi’nin meşhûr Seyâhatnâme’sidir ve burada “İbtidâ Okmeydânı minberi üzre yıldız rûzgarı şiddetinde kartal kanatlarıyla sekiz tokuz kere eflâkde pervâz ederek ta’lîm edüp ba’dehu Sultân Murâd Han, Sarâyburnu’nda Sinânpaşa köşkünden temâşâ ederken Galata kulesinin tâ zirve-i a’lâsından Ahmed Çelebi lodos rûzgârıyla uçup Üsküdar’da Doğancılar meydânına düşdüğü müsbettir. Ba’dehu Murâd Hân bir kîse altun ihsân edüp Hezârfen Ahmed Çelebi’yi Cezâyir’e nefy-i ebed edüp anda merhûm oldu. Ahmed Çelebi hakkında Murâd Hân, bu âdemden pek havf edecekdir kim her ne murâd edinse elinden gelir, deyü nefy etdi” ifâdeleriyle kayıtlıdır. Okmeydanı’nda tâlimlerini gerçekleştirip Galata Kulesi’nden Üsküdar’daki Doğancılar meydanına kadar olan yaklaşık 3,5 kilometrelik mesâfeyi kendi tasarladığı kanatlarla geçtiği rivâyet edilen bu Türk bilgini, aynı kaynakta yer alan yukarıdaki kayıtlardan anladığımıza göre bu işi başarması sebebiyle evvelâ kendisine bir kese altın ihsân edilip âhiren korkulacak bir kişi olarak görüldüğünden Cezâyir’e sürülmüş ve orada ölmüştür.
Benzeri bir uçuş denemesinin ilk örneğinin de 10. asırda yaşamış Fârâb doğumlu bir Türk olan ve esâsında Tâcü’l-lûga adlı sözlüğüyle tanınmış Arap dili bilgini İsmâil b. Hammâd Cevherî tarafından aklî dengesini yitirmesiyle gerçekleştirildiği kaydedilmiştir. Arap sözlükçülüğü târihinde çığır açan ve sâdece fasih kelimeleri ihtivâ eden sözlüğünü kastederek “Bu dünyâda benzersiz bir iş yaptım, âhiret için de kimsenin yapmadığı bir iş yapacağım” diyerek taktığı kanatlarla uçmaya kalkmış; fakat düşerek ölmüştür.
G. Ömer Çakır