Cahiliye döneminde Hılfü’l-Fudûl adlı bir cemiyetin varlığı bilinmektedir. Hılf mastarı (çoğulu ahlâf), “antlaşma, akit ve yemin” anlamlarına gelmektedir. Cahiliye Araplarının; 1- Yardımlaşma, 2- Dayanışma, 3- Himaye/koruma, 4- Savunma, 5- Mazluma yardım etmek gibi amaçlar vesilesi ile bir araya gelerek kabileler arasında yaptıkları antlaşmaları ve kurdukları topluluğu ifade eder. Hilfü’l-Fudûl, faziletliler ittifakı, erdemliler yemini gibi anlamlara da gelmektedir.
Nitekim cahiliye döneminde meydana gelen haksızlıklar ve ekonomik yolsuzluklar ile mücadele etmek için Beni Teym’den olan ve Hz. Ebu Bekir’in amcasının oğlu Abdullah b. Cüd’ân’ın evinde Mekke’nin ileri gelenleri muhtelif kabileler toplandılar. Toplantıya katılan herkes ayağa kalkıp, birbirlerinin ellerini tutarak, mazlumun yanında olmak, hakkını almak, geçimde yardımlaşmak ve mal paylaşmak için sözleştiler. Bu toplantıya katılanların ettikleri yemin şu şekilde idi:
“Allah’a yemin olsun ki Mekke’de birisine haksızlık yapıldığı zaman, o kimse ister iyi ister kötü ister bizden, isterse de yabancıdan olsun hepimiz hakkı teslim olununcaya kadar bir olup ona yardım edeceğiz. Deniz süngeri ıslattığı, Hira ve Sebir dağları yerlerinde kaldığı sürece bu yemine aykırı davranmayacağız ve birbirimize yardımda bulunacağız.”
Bu toplantıya Kureyş’in, Abdüddar, Mahzum, Cümah, Sehm ve Adi kolları katılmadılar.
Özellikle bu topluluğun kurulmasının sebeplerinden biri de yapılan Ficar Savaşı’nın yıkıcısı etkisi ve Mekke toplumunda meydana gelen ahlaki çözülmelerdir. Bunun dışında Hac mevsimi başladığı dönemlerde Mekke, Kâbe’yi ziyarete gelenlerle dolup taşıyordu. Mekke’de yoğun ticari faaliyetler bu dönemde hız kazanmakta idi. Böyle bir ortamda bir takım toplumsal sorunlar meydana geliyordu. Yaşanan bu süreç ve meydana gelen olumsuzluklar Hilfü’l-Fudûl topluluğunun oluşmasının en büyük sebebini teşkil etmektedir.
Hz. Muhammed peygamber olmadan önceki dönemde 20’li yaşlarında iken amcası ile Ficar Savaşı’ndan dönerken Abdullah b. Cüd’ân’ın evinde yapılan bu toplantıya katılmış ve genç Muhammed de bu topluluğun bir üyesi olmuştur.
Hz. Peygamber cahiliye döneminde genç iken katıldığı bu ittifaka dair duygularını İslâmî dönem de şu sözler ile ifade etmiştir:
“Abdullah b. Cüd’ân’ın evinde bir antlaşmaya şahit oldum. Ona (Hilfü’l-Fudûl) katılmak bana kırmızı deve sürülerine sahip olmaktan daha sevimlidir. İslâm çağında da yine böyle bir antlaşmaya çağrılsam gene kabul ederim. İslâm, Hilfü’l-Fudûl’u teyit edip güçlendirmekten başkasını yapmaz.”.
Özellikle Hilfü’l-Fudûl teşkilatına katılanlar cahiliye döneminde, üstün meziyet, yiğit ve kahramanlık hasletlerine sahip fetalardan oluşmaktaydı. Hilfü’l-Fudûl teşkilatını cahiliye dönemi fütüvvet teşkilatı olarak adlandırabiliriz.
Fütûhu’l-Büldan müellifi Ahmed B. Yahya El-Belazuri, Hilfü’l-Fudûl’a katılan kimselerin Mekke’ye ticari olarak fazla mal ile gelmeleri durumunda fakir ve fukaraya fazla mal ile yardım etme yükümlülükleri olduğundan bahsetmektedir.
Bu teşkilat, Asr-ı Saadet, Hulefa-i Râşidin ve Emevi kuruluş çağı olmak üzere İslâmî dönemde de varlığını sürdürmüştür. Cemiyet, Emeviler döneminde son üyesinin de vefat etmesi ile birlikte son bulmuştur. Emevi halifesi Abdulmelik döneminde tekrardan gündeme gelmiştir fakat yeni ihyası hususunda bir adım atılamamıştır.
Umut Güner, Tarihte Fütüvvet ve Ahilik