Hıristiyanlığın Roma imparatorluğunun resmi dini olmasından önce başlayan iç çekişmeler, doktrinel kavgalar ve belli başlı merkezler arasındaki güç mücadeleleri, 313 Milan fermanından sonra doruk nok tasına ulaşmıştır. Öyle ki yaşanan bu iç çekişme ve kavgalar Roma im paratorlarının Hıristiyanlara yönelik baskı ve zulüm dönemlerinde bile görülmedik ölçüde Hıristiyanlığın varlığını tehdit etme noktasına gel miştir. Ana gövde Hıristiyanlık tarafından heretik/sapkın olarak kabul edilen birçok dinsel hareket ortaya çıktı. Heretik olarak kabul edilen akımların başında MS 2. yüzyılın ikinci yarısında Sinoplu Marcion’un görüşleri doğrultusunda şekillenen gnostik karakterli Marsionizm hareke ti gelmektedir. Bu hareketin temel öğretisine göre İsa Mesih tarafından öğretilen Yeni Ahit’in tanrısı Sevgi Tanrısı’dır. Buna karşın Eski Ahit’in tanrısı ise Kutsal Yasa’yı yaratan acımasız ve merhametsiz bir tanrıdır. Eski Ahit Tanrısı’nın bu özelliğinden dolayı Marcion Eski Ahit’i tümden reddetmiş ve sadece Luka İncili ve Pavlus’un on mektubunu Hıristiyan ların kutsal kitabı olarak kabul etmiştir. Bir diğer önemli heretik akım da MS 255-336 yılları arasında yaşayan ve 319 yılında İskenderiye bölgesin de görüşlerini dillendirmeye başlayan rahip Arius’un görüşleri etrafında şekillenen Arianizm’dir. Bu akım, ana gövde Hıristiyanlığın Baba ile ay nı tanrısal cevhere sahip ilah! Oğul İsa anlayışına karşı İsa’nın Tanrı ta rafından yaratılmış çok özel bir varlık olduğunu ve onun Tanrı ile olan özel ilişkisinden dolayı Tanrı tarafından oğul olarak kabul edildiğini sa vunmuştur. Arius, 325 İznik konsilinde bu görüşlerinden dolayı heretik kabul edilerek aforoz edilmiştir. Böylesi heretik akımların artması Kili seyi temel inanç esaslarını ifade eden resmi bir kredo/inanç bildirgesi formüle etmeye ve belli yazıları otantik kutsal yazılar olarak tespit etme ye sevk etmiştir. Bu bağlamda sayısız İncil arasından dört tanesi otantik kabul edilerek kutsal kitap külliyatı içine alınmış diğerleri ise apokrif kabul edilerek dışlanmıştır. Yine 325 İznik konsilinde Hıristiyanlar ara sında inanç birliğini sağlamak için kaynaklara “İznik kredosu” olarak geçen bir inanç bildirgesi formüle edilerek resmen kabul edilmiştir.
Yüzyılda Roma imparatorluğunun doğu ve batı diye ikiye bölün mesi, Hıristiyanlığın yönetiminde güç mücadelelerinin ve rekabetlerin yaşanmasına sebebiyet vermiştir. Latince’nin hakim dil olduğu Roma, batı kısmın merkezi olarak kabul edilirken Yunanca’nın hakim dil oldu ğu İstanbul (Constantinople) ise doğu kısmın merkezi idi. Bundan dola yı bu iki merkezdeki Hıristiyan kuruluşlar yani Roma ve İstanbul pisko poslukları liderlik konusunda birbirleriyle rekabet halindeydi. Bu konu 381 İstanbul konsilinde beş önemli -Roma, İstanbul, İskenderiye, Antak ya ve Kudüs- kilise merkezi veya diğer bir deyimle patriyarklık olduğu kabul edilerek çözüme kavuşturulmuştur. Ancak bu çözüm geçici olmuş ve toplanan diğer konsillerde alınan çeşitli kararlar Hıristiyanlığın parça lanmasını hızlandırmıştır. Bu çerçevede Hıristiyanlık bünyesinde ilk önemli çatlak 5. ve 6. yüzyıllarda olmuştur. Bu yüzyıllarda İstanbul pat rikliği tarafından idare edilmek istemeyen Nesturi, Ermeni, Yakubi kilise si olarak bilinen Suriye, Etiyopya ve Koptik Kilisesi olarak da bilinen Mı sır ve Hint kiliseleri diğer Hıristiyan kiliselerinden ayrılarak kendilerini bağımsız kiliseler olarak ilan etmiştir. Hıristiyanlık bünyesinde yaşanan bu bölünmeye rağmen en büyük ayrılık 1054’te Roma ile İstanbul kilise lerinin birbirinden ayrılmasıyla gerçekleşmiştir. Kaynaklarda büyük skiz ma/bölünme olarak yansıyan bu olayla birlikte Roma imparatorluğunun batısında kalan kiliseler “Roma Katolik Kiliseleri” olarak nitelenirken Bi zans İmparatorluğu olarak bilinen doğu kısmında kalan kiliseler “Doğu Ortodoks Kiliseleri” olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Roma Katolik kiliseleri, papanın idaresi altında güçlü bir merkezilik arz ederken, doğu lu Ortodoks kiliselerinin her biri idari olarak bağımsızdı ve her kilise kendi patriği tarafından idare ediliyordu. İstanbul, iskenderiye, Antakya ve Kudüs patriklikleri Roma patrikliğinin başı olan papayı üstünkörü bir şekilde “eşitler arasında birinci” olarak kabul etmekteydi.
Günümüzde Doğu Ortodoks Kiliseleri dört eski patrikliği (İstan bul/Fener, iskenderiye, Antakya ve Kudüs) kapsamaktadır. Son dönem lerde buna Moskova, Sırp, Romanya ve Bulgaristan patrikleri de eklen miştir. Ayrıca bu birlik içerisinde bağımsız Yunanistan, Kıbrıs, Gürcis tan, Arnavutluk, Finlandiya ve Polonya Kiliseleri de yer almaktadır.
Doğu Ortodoks Kiliseleri bünyesinde 6. yüzyılda yaşanan gelişme ler ‘Uniates’ adı verilen Doğulu Katolik Kiliselerinin birlikten ayrılmasına sebebiyet vermiştir. Bu kiliseler, ibadet ve liturji konusunda kendi gele neksel uygulamalarını koruyarak Roma Katolik Kilisesine katılmıştır.
Prof. Dr. Mahmut Aydın