MS 1 . yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun gölgesinde ortaya çıkan Hıristiyanlık günümüzde iki milyarı aşkın bağlısıyla dünyanın en yaygın dinsel geleneği konumundadır. Hıristiyanlığın bünyesinde gelişip ku rumsallaştığı Roma İmparatorluğu dinsel açıdan çoğulcu bir yapıya sa hipti. Yunan ve Roma inançları ağırlıklı olarak revaçtaydı. Mö 1 . yüzyıl da imparatora tazim ve ibadet, ona bağlılığın sembolü olarak imparator lukça teşvik edilmekteydi. Ayrıca imparatorluk bünyesinde etkin olan ortadoğu kökenli olan ‘sır dinleri’ oldukça yaygındı. Sır dinleri senkretik bir etkileşimle bazı inançları birbirlerinden ödünç almış ve böylece za manla ortak özellikler taşımaya başlamıştır. Bu ortak özelliklerin başın da hiç şüphesiz ölen ve dirilen kurtarıcı tanrı motifi gelmekteydi. Sır dinleri mensupları kurtarıcı tanrının ölümüne ve yeniden dirilmesine iş tirak ederek ölümsüzlüğe ulaşacaklarına inanmaktaydılar. Ölen-dirilen kurtarıcı tanrı motifi bağlamında ifade edilen bu sır dinleriyle Hıristiyan lığın inkarnasyon ya da tenleşme, teslis ve kefaret gibi temel doktrinleri nin karşılaştırılması ilginçtir.
Hz. İsa’nın yaşadığı dönemde Yahudilik içinde birçok mezhep hareketi dikkati çekmektedir. Bunların başında Yahudi inancının Helen kültürü ile meczolmasını engellemeye çalışan ortodoks Yahudi inanç ve uygulamalarının temsilcisi olan Ferisiler ile aristokrat sınıfı oluşturan, sadece yazılı geleneği otantik kabul eden ve Kudüs mabedinin kontro lünü elinde tutan Saddukiler gelmektedir. Ayrıca Roma idaresiyle uzlaş mayı hiçbir şekilde kabul etmeyen ve her fırsatta Roma’nın Filistin böl gesini işgaline karşı olan fanatik, isyancı bir grup olan Zelotlar ile Kum ran bölgesinde yaşayan, her türlü şiddete karşı olan, cemaat içi disiplin kurallarına bağlı olan ve sabırsızlıkla Yahudileri yabancı işgal ve baskı lardan kurtaracak olan Mesihin gelmesini bekleyen Esseniler de Yahu dilik içerisindeki mezheplerdendi. İdeal kral ve kurtarıcı anlamında bir Mesih beklentisinin, İsrailoğulları arasında görülmeden önce Mısır’da yaygın bir inanç olduğu bilinmektedir. İsrailoğullarının ilk iki kralı olan Saul ve Davud atanmak/takdis edilmek suretiyle krallığa yükseltilmişti. Baskı, zulüm ve işgale uğrayan sonraki nesiller sürgün döneminde Da vud’u ideal kral olarak görerek onun soyundan gelecek ve İsrailoğulla rını baskı ve zulümden kurtarıp Davud dönemindeki muhteşem krallığı tekrar kuracak Tanrı tarafından takdis edilmiş kurtarıcı bir kral/Mesih beklemeye başlamışlardı. Yunan-Roma idaresi altında özellikle de MS 1 . ve 2. yüzyıllarda bu Mesih beklentisi öyle güçlü bir hale geldi ki bu dö nemde pek çok Mesih ortaya çıktı. İşte Hz. İsa, böyle bir dönemde orta ya çıktığı için taraftarlarınca bir Mesih olarak görülmüştür.
Prof. Dr. Mahmut Aydın