Bu doktrin Tanrı’nın İsa Mesih’te bedenleşerek yeryüzünde be şer hayatı yaşamasını ifade etmektedir. Hıristiyanlara göre İsa, sadece bir peygamber veya öğretmen değil aynı zamanda hem hakiki olarak beşer hem de aynı zamanda ilahi olan Tanrı’nın biricik oğludur. Böyle ce İsa, ilahiliği bağlamında Tanrı ile; beşeriliği bağlamında ise insanlık la özdeşleştirilmektedir. İmparator Konstantin’in 313 Milan fermanıyla Hıristiyanlığı koruma altına almasından sonra, imparatorlukta tesis edilen barış tek bir birleştirici Hıristiyan inancının gerekliliğini zorunlu kılmıştı. Bunun üzerine Konstantin 325 yılında “kilisenin ve imparator luğun düzenini sağlam temellere oturtmak için” İznik Konsilini topla mış ve ilk defa bu konsilde Kilise, İsa’yı Tanrı’nın bedenleşmiş oğlu olarak ilan etmek için resmi olarak Yunan kültüründen ousia terimini almıştır. Buna göre İsa, Baba ile aynı cevhere sahip olarak görülmüştür (jesus was homoousios toi patri). Böylece, İncillerde İsa için kullanılan mecazi ifadeler teolojik amaçlar için kullanılarak sonunda felsefi ta nımlarla şekillendirilmeye başlamıştır. Sonuçta da mecazi anlamda Tanrı oğlu olan İsa, Kutsal Teslisin ikinci şahsı olan metafizik anlamda Tanrı’nın oğlu konumuna getirilmiştir. İznik konsilinde Kilise tarafın dan resmi olarak onaylanan bu inanca göre İsa bir beşeri hayat yaşa yan ezeli-ilahi oğul ve bir Logos’tur (kelam). O, hem bütünüyle ilahi, hem de bütünüyle beşeri bir tabiata sahiptir. Bu inanç esasına dayanan geleneksel Hıristiyan inancı bir dogma halini almış ve çeşitli şekillerde hem fertler hem de resmi kilise organlarınca ifade edilmiş ve halen de ifade edilmeye devam etmektedir.
Bununla birlikte bazı Hıristiyan teologları şu üç nedenden yola çı karak İsa’nın Tanrı ile aynı cevhere sahip bir varlık olduğunu yeniden değerlendirerek inkarnasyon doktrininin literal olarak değil mecazi ola rak anlaşılması gerektiğinin altını çizmektedir.
1 . Son dönemlerde yapılan araştırmalara baktığımızda İsa’nın kendisinin “Tanrı veya Kutsal teslisin ikinci şahsı olan Tanrı’nın oğlu” olduğunu öğretmediğini, aksine onun devamlı surette kendinin bir ‘in sanoğlu’ olduğunu insanlara öğrettiğini görmekteyiz. Hatta Markus 10:18’e göre İsa, Tanrı’dan başka bir varlığa ilahilik atfetmeyi küfür ola rak telakki etmektedir.
2 . Hıristiyan yetkililer ve teologlar, İsa’nın hem tam bir tanrı hem de tam bir beşer olduğu şeklindeki geleneksel Hıristiyan dogmasını an laşılabilir bir şekilde izah edememektedirler. Şu sorular hala insanların zihinlerini kurcalamayı sürdürmektedir: “İsa aynı zamanda nasıl ilahi olarak her şeye gücü yeten (kadir-i mutlak) ve beşeri olarak zayıf ve zavallı, ilahi olarak her şeyi bilen ve beşeri olarak cahil; ilah! olarak ebe di, sonsuz, evrenin kendi-kendini var eden yaratıcısı ve beşeri olarak geçici, sonlu ve başkasına bağımlı bir varlık olabilir?
İnkarnasyon doktrininin literal olarak anlaşılması Hıristiyanların diğer dinsel geleneklerle ve onların mensupları ile olan ilişkilerine tamir edilemez zararlar vermektedir. Zira İsa’nın Tanrı’nın oğlu ve dolayısıyla da tanrı olarak kabul edilmesi Hıristiyanlığın bizzat Tanrı’nın kendisi ta rafından kurulmuş bir din olduğunu ve dolayısıyla da onun diğer dinler den daha üstün olduğunu ima etmektedir. Bu ve benzeri argümanlardan hareketle günümüzdeki bazı önemli muhafazakar ve liberal Hıristiyan i lahiyatçılar, bizzat İsa’nın kendi ifadelerine dolayısıyla da İncillere daya nılarak inkarnasyon doktrinin savunulamayacağını ifade etmektedir.
Prof. Dr. Mahmut Aydın