Hıristiyan inancına göre insanlığın babası olan Adem, Tanrı ile yaptığı ahdi bozmuş ve itaatsizliğiyle Tanrı ile insanlığın arasını açmış, diğer bir deyimle insanlığı Tanrı’ya yabancılaştırmıştır. İsa ise kanıyla A dem’in Tanrı’ya itaatsizliğinin bedelini ödemiş ve bu şekilde Tanrı ile in sanlığın uzlaşmasını sağlamıştır. İsa’nın üçüncü günde ölümden diril mesi bu evrensel kefaretin ve ölüme galip gelmenin delilidir. İsa’ya ina nanlar artık ondan yabancılaşmamakta, bilakis onun çocukları olmakta dır. Geleneksel Hıristiyan kefaret doktrinine göre İsa Mesih gönüllü ola rak çarmıhta tüm insanların günahlarına kefaret olarak kanını akıtmış ve bu şekilde de insanoğlu ile Tanrı arasında Adem’in günahı sonucu mey dana gelen kopmayı düzelterek Tanrı ile insanoğlu arasındaki ilişkiyi yeniden tesis etmiş ve bu şekilde de Tanrı ile günahkar insan nesli ara sındaki uzlaşmayı sağlamıştır.
Tıpkı inkarnasyon doktrini gibi günümüzün liberal düşünceli ba zı Hıristiyan ilahiyatçıları, insanoğlunun Adem’den dolayı günahkar olduğu ve Tanrı’nın azabına mahkum olduğunu ancak lsa’nın çarmıha gerilmesi sayesinde bu günahın affedildiği şeklindeki kefaret doktrinini dar kapsamlı bir doktrin olarak nitelendirerek kabul etmemektedir. Bu ilahiyatçılar kefaret doktrininin daha geniş anlamda “Tanrı ile doğru bir ilişki içine girmek” şeklinde anlaşılmasını savunmaktadırlar. Örneğin John Hick, dar anlamdaki kefaret doktrininin, “günahkarların adilane bir şekilde affedebilmesi için Tanrı’nın, Oğul Tanrı şahsında kendi ken dini cezalandırdığı” anlamına geleceğini ve bu geleneksel kefaret anla yışının suçlunun yerine suçsuzu cezalandırmak suretiyle Tanrı’nın tat min olduğu izlenimini veren dini bir saçmalık olduğunu ileri sürmekte ve kefaret doktrininin literal olarak değil mecazi olarak anlaşılması ge rektiğini teklif etmektedir.
Prof. Dr. Mahmut Aydın