Bursa doğumlu olan ve tüccarların o dönemde “hoca” olarak çağrılması dolayısıyla tüccar babasına nisbetle Hocazâde adıyla ünlenen kelâm âlimi ve kazasker. Ayasuluk Çelebisi Mehmed’den usûl, meânî ve beyân dersleri alan, ardından Bursa Sultâniye Medresesi’nde ilim tahsilini sürdürüp hocası tarafından (II.) Murad’a takdim edildikten sonra sırasıyla kadı ve müderris olarak tâyin edilen Hocazâde Fâtih Mehmed’in âlimler heyeti içinde de yer almış, hatta Sultan tarafından özel hocası olarak tâyin edilerek kendisine sarf dersleri vermiştir.
Mahmud Paşa’nın, kıskançlığı sebebiyle pâdişâha Hocazâde’nin kazasker olmak istediğini söyleyerek onun bir süre saraydan uzaklaşmasını sağlamasından sonra sırasıyla Bursa’da ve Fâtih’in Sahn-ı Semân Medreseleri’nde müderrislik yapan Hocazâde bu esnâda Fâtih’in kendisinden Gazâlî’nin açtığı çığırda bir tehâfüt kitabı istemesi üzerine Tehâfütü’l-felâsife adlı eserini yazmış, aynı konuda eser yazan Alâeddin Ali et-Tûsî’nin eserinden daha kıymetli görülen kitabı dolayısıyla taltif edilmiştir. Hatta bu sebeple Osmanlı ülkesini terk eden Tûsî’nin yolda Fâtih’in himâyesine girmek üzere ülkeye gelen Ali Kuşçu’yla karşılaşıp ona İstanbul’da “köse” olarak da bilinen Hocazâde’yle iyi geçinmesini söylediği rivâyet edilmiştir. Üsküdar’da Ali Kuşçu’yu karşılayan Hocazâde’yle bu büyük matematikçinin, hemen kadırgadayken,vaktiyle Seyyid Şerif el-Cürcânî ve Saadettin Taftazânî arasında geçen tartışma üzerine münâzara ettikleri bilgisi de kaynaklarda yer alır.
Osmanlı tefekkür dünyâsının felsefî tartışma geleneğini koruduğu ve tabiî pâdişâhın müessir şahsiyeti etrâfında müsâdeme-i efkâr yoluyla verimli sohbetlerinin olduğu bu devirlerde pek çok ilim adamının arasına mümeyyiz bir insan olarak Hocazâde de adını yazdırmıştır. Onun tehâfütüne yazılan talîkât ve hâşiyeler Osmanlı’da felsefî düşüncenin gelişimine de şüphesiz katkı sağlamıştır. Sözü edilen kitabında filozoflar ve kelâmcılar arasındaki meseleleri ele alan Hocazâde’nin, Gazâlî’ye yönelttiği eleştiriler dolayısıyla, eseri hakkında meşhûr İbn Kemal, Gazâlî’nin mi yoksa filozofların mı tutarsız bulunduğunu anlamakta tereddüt ettiğini belirtmiştir.