Arapça, itaat etmek, boyun eğmek, tevazu göstermek, korkmak gibi manalara gelir. Hakk’a boyun eğmek. Kalbin, Hakk’ın önünde hazır bulunmasına da, huşu denmiştir. Hasan-î Basrî huşû’yu; “Kalpte, Allah korkusunun sürekli olarak bulunmasıdır” diye ifade eder. İnsanın kendini alçak gönüllü ve mütevazi kılmasına huşu dendiği gibi, huzû’nun da aynı manaya geldiği kaydedilir. Namazdaki huşû’nun, kulu felaha (kurtuluşa) erdirdiği âyetle sabittir (Mü’minûn/1-2). Namazdaki huşû’nun nasıl olacağı şu şekilde tanımlanmıştır: Kulun, namazda, sağ ve solundakini bilemeyecek derecede, kendini Rabbisine vermesi. Kuşeyrî, Hakk’ın heybetinin kalpte hissedilmesini, huşu olarak değerlendirir.