Hz İbrahimin Ateşle İmtihanı

3 mins read

“(İbrahim’in) kavminin cevabı, ‘Onu öldürün veya yakın’ demekten ibaret oldu. Allah da onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.” (Ankebût, 29/24)

Allah Teâlâ, bu ayet-i kerimede bizlere Hz. İbrahim’in başına gelen bir olayı ha-ber vermektedir. O, tebliğle görevlendirilen her peygamber gibi görevini yerine ge-tirmek için canla başla çalışmıştır. Başta babası Âzer olmak üzere kavminin çoğu ona inanmamıştır. Onların bu durumu Hz. İbrahim’i çok üzmüş, kavmine onları düşündürecek ve Allah’a inanmaya götürecek deliller sunmuştur.

Hz. İbrahim, kavmi bir bayram günü şehir dışına çıkınca en büyüğü hariç ibadethanelerindeki bütün putları parçalamış, onları düşünmeye sevk etmek için baltayı da en büyüklerinin boynuna asmıştır. Onlar geri gelip putların o hâlini görünce bunu Hz. İbrahim’in yaptığını düşünmüşler ve onu yakalayıp Nemrut’un huzuruna getirmişler ve; ‘Bunları tanrılarımıza sen mi yaptın’ diye sorguya çekmiş-lerdir. İbrahim (a.s)’de; “Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun, bakalım!” (Enbiya, 21/63) demiş, onlar iç dünyalarında biraz düşün-müşler, Hz. İbrahim’i haklı bulmuşlar, ama biraz sonra eski inatlarına dönerek onu ateşe atarak yakmaya çalışmışlardır. İşte burada Hz. İbrahim büyük bir imtihan vermiştir: Ateşle imtihan!

Bu dünya hayatı hepimiz için bir imtihan dünyasıdır. İnsan olarak hepimiz dünya hayatında çeşitli şeylerle imtihan edilmekteyiz. Zaten Allah Teala, Mülk su-resi ikinci ayetinde bizleri imtihan etmek için yarattığını ifade etmektedir. Bu imtihanın temel noktası da kimin iyi amel işleyip kimin kötü amel işleyeceğini ortaya çıkarmaktır.

İşte bizler dünya hayatımızın en temel hareket noktası olan imtihan edilme ger-çeği ile karşı karşıya olduğumuzu hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmamalıyız. Ahi-retimizin tarlası ve cenneti hak etmek için bir araç olan bu imtihan dünyasında pek çok şeyle imtihan edilmekteyiz. Bu imtihan bazen açlık, kıtlık, mal-mülk, makam-mevki, sağlık-sıhhat ve bazen de ailemiz, çocuklarımızla olmaktadır. Çocuğumuzun olması da bir imtihandır, olmaması da. Bu imtihanlardan, sıkıntılardan, zorluklar-dan peygamberler de hariç tutulmamışlardır. Hatta başta sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed olmak üzere, hayat hikâyeleri Kur’an’da anlatılan peygamberlere baktığımız zaman her birinin dünya hayatında çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya kaldığına şahit olmaktayız. Hz. Muhammed’in 13 senelik Mekke hayatında çekti-ği sıkıntılar, Uhud’da, Reci ve Bi’r-i Maûne facialarında yaşadığı derin üzüntü, Hz. Eyyûb’un hastalığı, Hz. Yakup ve oğlu Hz. Yusuf’un başına gelen olaylar, Hz. Lût’un, Hz. Musa’nın ve Hz. İsa’nın kavimlerinden çektikleri sıkıntılar ve daha niceleri.

İşte Hz. İbrahim’de dünya hayatında büyük bir imtihandan geçmiş, ateşle im-tihan edilmiştir. Bu kolay, basit ve sıradan bir imtihan değildir. Hz. İbrahim, ateşe atılacağını ve ateşte yanacağını bile bile imanından vazgeçmemiştir. O, Allah’a gü-venmiş, O’na dayanmış, yardımı ancak O’ndan beklemiştir. Bunun sonucu olarak da Allah ateşe “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selamet ol” (Enbiya, 21/69) diye emre-derek içerisinde huzurla ibadet edilebilecek bir bahçeye dönüştürmüştür. Bu olayı gören başta Nemrut olmak üzere inkârcılar önce hayretler içerisinde kalmışlardır. Allah’a ve Hz. İbrahim’in peygamberliğine inanacakları yerde, diğer örneklerde ol-duğu gibi inkârlarına devam etmişlerdir. Bizler bu örnekte kalpten inanarak, sadece Allah’a güvenerek, O’na dayanarak, yardımı sadece O’ndan bekleyerek inananların sonunun ve mükâfatının nasıl olduğunu açık bir şekilde görmekteyiz.

Bizler de her zaman Allah’a güvenmeli, yardımı daima O‘ndan beklemeli ve ima-nımızı Hz. İbrahim’in imanı gibi sağlam tutmalıyız. Bu imtihan dünyasında başımız dara düştüğü zaman, küçük bir sıkıntı ya da zorlukla karşılaştığımız zaman hemen Allah’a isyan bayrağını açmamalıyız. Her anımızla, her hâlimizle imtihan içerisin-de bulunduğumuzu hatırımızdan çıkarmamalıyız. Dünya hayatında ateşin içerisine atılarak diri diri yanmaktan daha büyük imtihan ne olabilir ki. Başımıza bir bela, musibet, sıkıntı geldiği zaman sabretmeli, sıkıntımızı gidermesi için yüce Rabbimize el açıp yalvarmalıyız.

Rate this post
Haber Oku
Tidings Globe