“Onlara İbrahim’in misafirlerinden de haber ver.” (Hicr, 15/51)
Hz. İbrahim Kur’an-ı Kerim’de ismi bildirilen peygamberlerdendir. Hz. İbrahim’in eşi Hz. Sâre’nin çocuğu olmuyordu. Bundan dolayı Hz. İbrahim eşinin muvafakatıyla Hz. Hacer ile evlenmiş ve bu evlilikten Hz. İsmail dünyaya gelmiş-tir. Hz. Hacer Hz. İsmail’i doğurunca kendisinin çocuğu olmadığından dolayı Sare üzüntü içerisine girmiştir. Daha sonra Hz. İbrahim ve Hz. Sare çok ileri yaşlardayken yüce Allah’ın bir lütfu olarak çocukları dünyaya gelmiştir. Bu çocuk da daha sonra kendisine peygamberlik görevi verilen Hz. İshak’tır. Hz. İshak’ın dünyaya geleceği Hz. İbrahim ve eşine melekler vasıtasıyla bildirilmiştir. Yaşlı çift böyle bir müjde ile karşılaşınca, çok şaşırmışlar, bu ihtiyar yaşlarında nasıl çocuklarının olabileceğini sormaya başlamışlardır. Bu hadise Kur’an-ı Kerim’de yukarıdaki ayetin devamında şu şekilde anlatılmaktadır:
“Hani misafirler İbrahim’in yanına girmiş ve ‘Selam’ demişlerdi. O da, ‘Gerçekten biz sizden korkuyoruz’ demişti. Onlar, ‘Korkma, biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz’ dediler. İbrahim, ‘Bana yaşlılık gelip çatmış iken beni mi müjdeliyorsunuz? Bana neyi müjdeli-yorsunuz?’ dedi. ‘Biz sana gerçeği müjdeledik. Sakın ümitsizlerden olma’ dediler. Dedi ki: ‘Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?’”
Melekler çocuk müjdelemeye gelince Hz. İbrahim’e selam vermişler, Hz. İbra-him onların selamını aldıktan sonra vakit geçirmeden onlara ikramda bulunmak için hazırlık yaparak, kızartılmış bir buzağıyı meleklere yemeleri için servis yapmış-tır. Ancak, Hz. İbrahim meleklerin ellerinin buzağıya uzanmadığını görünce korku-ya kapılmış, normal bir insan olmadıklarını hissetmeye başlamıştır. Bunun üzerine melekler Hz. İbrahim’e korkmamalarını kendilerinin Lût kavmini cezalandırmak için geldiğini ifade etmişler; orada bulunan Hz. İbrahim’in hanımına da İshak’ı ve ardından da Yakub’u müjdelemişlerdi (Bk. Hûd, 11/69-75).
Yaşlı bir anne babadan meydana gelen Hz. İshak, babası Hz. İbrahim’in vefatın-dan sonra Şam dolaylarında peygamber olarak görevlendirilmiştir. Meleklerin müj-desine mazhar olan bu hayırlı evladı yüce Kitabımız şu şekilde dile getirmektedir:
“Biz onu salihlerden bir peygamber olarak İshak ile de müjdeledik. Onu da İshak’ı da uğurlu kıldık. Her ikisinin nesillerinden iyilik yapanlar da vardı, kendine apaçık zulme-
denler de.”
Hz. İbrahim’e yapılan bu beklenmedik müjdeden çıkarabileceğimiz en büyük ders, Allah’ın rahmetinden ümit kesmememiz gerektiğidir. Çünkü gerçek mümin Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez. Birtakım beklenti ve amaçları gerçekleşme-diği zaman ümitsizlik ve hayal kırıklığına kapılmaz. Zira her şey Allah’ın kudreti dâhilindedir (Yâsîn, 36/82). Mümin, bir şeyin olmasını istediğinde o iş için gerekli olan sebepleri yerine getirdikten sonra Allah’a tevekkül eder. Allah’tan ümidini kesmez.
Hz. İbrahim’e müjde için gelen melekler de yüce Kitabımızın ifadesiyle Hz. İbrahim’e ümitsiz olmamasını söylemişlerdir. Hz. İbrahim de hiçbir zaman Rabbi-nin rahmetinden ümidini kesmemiş, kendisine çocuk müjdesi geldikten sonra şöyle dua etmiştir:
“Hamd, iyice yaşlanmış iken bana İsmail’i ve İshak’ı veren Allah’a mahsustur. Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.” (İbrahim 14/39)