“Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” (Kalem, 68/4)
Okuduğumuz ayet-i kerimede Peygamberimizin yüce bir ahlaka sahip olduğu açıkça belirtilmektedir. Ayet-i kerimedeki “üstün ahlaktan” kasıt ise Hz. Peygamber’in sahip olduğu Kur’an ahlakıdır. Nitekim Hz. Aişe’ye, Peygamberimizin ahlakının na-sıl olduğu sorulduğunda O, “Siz hiç Kur’an okumaz mısınız? ‘Resûlullah’ın ahlakı Kur’an’dır’ demiş ve yukarıda meali verilen ayeti okumuştur.
Peygamberimiz (s.a.s), her konuda biz Müslümanlar için en güzel örnektir. Ni-tekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman kimseler için Allah’ın resûlünde sizin için en güzel örnekler vardır.” (Ahzâb, 33/21)
Peygamberimizin attığı her adım, söylediği her söz, yaptığı her iş, geliştirdiği her ilişki bizim için örnektir. Çünkü Allah’ın örnek olarak takdim ettiği bir insan tabii ki bizler için rehber ve örnek olacaktır.
Peygamberlerin tebliğ ettiği hak dinler, Peygamberimiz (s.a.s) ile kemale erdiği gibi güzel ahlak da onunla kemale ermiş ve zirveye ulaşmıştır Kendileri ümmetine örnek olmak için Allah Teâlâ’dan güzel ahlak istemiş, kötü ahlak ve vereceği zarar-lardan da Allah Teâlâ’ya sığınmıştır:
“…Allah’ım! Beni amellerin en iyisine ve ahlakın en iyisine ilet. Amel ve ahlakın en iyisine ancak sen hidâyet edebilirsin. Amellerin kötüsünden ve ahlakın kötüsünden beni koru. Amel ve ahlakın kötüsünden ancak sen koruyabilirsin.” (Nesâî, “İftitah”, 16)
“Allah’ım! Ayrılıktan, münafıklıktan ve ahlakın kötüsünden sana sığınırım.” (Nesâî, “İstiaze”, 21; Tirmizî, “De’avât”, 126)
Şimdi bazı ahlaki sıfatlardan hareketle Peygamberimizi tanımaya çalışalım:
1- Doğruluğu: 35 yaşında iken yaşadığı toplum tarafından Muhammedü’l-Emin (En güvenilen) diye isimlendirilmiştir. Müşrikler ona şair, kâhin, cin çarpmış gibi yakıştırmalarda bulunuyorlar ancak hiçbir zaman yalancı diyemiyorlardı. Hat-ta Ebu Cehil, “Biz seni yalanlamıyoruz, getirdiğini yalanlıyoruz” diyordu. Bunun üzerine En’âm suresi 33. ayet-i kerime inmiştir: “Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar, seni yalanlamıyorlar fakat o zalimler açıkça Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar” (Tirmizî, “Tefsîr”, 7/1). Abdullah bin Amr anlatıyor: Peygamber evimizde bulunduğu sırada annem çocuğa gel sana bir şey vereceğim, dedi ve hurma verdi. Peygamberimiz; “Eğer çocuğu kandırmış olsaydınız size bir yalan günahı yazılırdı.” buyurdu (Ebu Davud, “Edep”, 88; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 452).
2-Merhameti: Onun için Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 21/107) Kendisi de şöyle buyurmuştur: “Merha-met edene Allah da merhamet eder. Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin.” (Tirmizî, “Birr”, 16 ) “Merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.” (Ebu Davud, “Edeb”, 16)
3-Cömertliği: Peygamberimiz; “Ben ancak dağıtıcıyım, veren Allah’tır” derdi. Câbir (r.a.) onu anlatırken şöyle söylemiştir: “Peygamberimiz kendisinden bir şey isteyene asla yok dememiştir.” Hz. Aişe ise; “Peygamberimiz üç gün peş peşe karnını hiç doyurmamıştır. İsteseydi doyururdu. Fakat yoksulları doyurup kendisi aç kalmayı tercih ederdi.” demiştir (Tirmizî, “Zühd”, 38).
4- Tevazuu: Peygamberimiz bir mecliste boş bulduğu yere oturur, ev işlerine yardım eder, elbisesini yamar, pazardan ev ihtiyaçlarını kendisi görürdü (Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, c.II, s.1256). Tevazu konusunda şöyle buyurmuştur:
“Kim müslüman kardeşine alçak gönüllü davranırsa Allah onu yükseltir. Kibirleneni, üstünlük taslayanı ise Allah alçaltır.” (Taberânî, Evsat, 7707, 8, 247; et-Terğib, III/561)
Peygamberimiz zengin-fakir ayırımı yapmadan davete gider, fakirlerin evine gi-dip hâl hatır sorar, hastaları ziyaret ederdi. Hastalara şifa bulmaları için dua eder, “inşallah iyileşeceksiniz” diye teselli ederdi (Buharî, “Merda”, 10 ). Bir defasında Yahudi bir ailenin hasta çocuğunu ziyaret etmiş, onu İslam’a davet etmiş, o da baba-sının yüzüne bakmış, babası da “Oğlum! Peygamber ne diyorsa sen onu yap” demiş ve çocuk müslüman olmuştu (Buharî, “Merda”, 11 ).
5- Aşırı övgüden hoşlanmazdı: Peygamberimiz ashabına; “Beni Hıristiyan-ların İsa (a.s)’yı övmeleri gibi övmeyin. Ben Allah’ın kuluyum. Bana Allah’ın kulu ve elçisi deyin” derdi (Buharî, “Enbiya” , 48).
6- Hoşgörüsü ve Bağışlayıcılığı: Sevgili Peygamberimiz güler yüzlü ve yumuşak huylu idi. Allah Teâlâ, onu Kur’an-ı Kerim’de şöyle vasfetmiştir:
“Sen onlara sırf Allah’ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağış-lanmasını dile.” (Âl-i İmran, 3/159)
Dokuz yıl Peygamberimizin yanında bulunan ve yetişen Enes bin Malik, “Bana bir kez olsun ‘öf’ demedi” demiştir. Kimsenin kusurunu yüzüne vurmaz, “Bazıları şöyle yapıyor” şeklinde topluma konuşurdu. Kendisine yapılan ikramları küçümse-mez ve ikram sahiplerini hayırla anardı (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 100).