Hz Muhammed’in Medine Dönemi

4 mins read

Hz. Muhammed’in yaşantısındaki Medine dönemi İslam toplumu­ nun teşkilatlanması, dışa açılması ve İslam mesajının yayılması ağırlıklı­ dır. Hz. Peygamber’in, hicretten hemen sonra yaptığı ilk şey, Mekke’de­ ki. evlerini terk ederek Medine’ye göç eden muhacirlerin barınma ve benzeri günlük ihtiyaçlarını çözmek olmuştur. Bu doğrultuda o, onların her birini Evs veya Hazrec kabilesinden bir Müslümanla kardeş ilan et­ miştir. Peygamber’in yaptığı bir diğer önemli faaliyet, ağırlığını Mekkeli ve Medineli Müslümanlarla, Yahudilerin teşkil ettiği yeni Medine toplu­ munu oluşturan grupları kendisinin başkanlığında bir şehir devleti ha­ linde teşkilatlandırmaktır. Bu doğrultuda o, Müslümanlar, Yahudiler ve gayrimüslim Araplar arasında barış ve güven içinde bir arada yaşamanın şartlarını bir metinle belirlemiştir. Medine Vesikası ya da Sözleşmesi ola­ rak adlandırılan bu metin Medine’de kurulan şehir devletinin adeta bir anayasası olmuştur. Bu sözleşme, kabileyi esas alan üyelik anlayışı ve dar otorite kalıpları yerine yeni bir siyasi üyelik tanımı getirmiş, ardın­ dan devlet siyasi güç olarak örgütlenmiş ve yayılmaya başlamıştır.

Hz. Muhammed Medine’de toplumun sosyal ve siyasal yapılan­ masını belirleyen bu adımları atarken Kureyşliler, mallarının büyük bir kısmını bırakarak hicret eden Müslümanların Mekke’de kalan mallarını zimmetlerine geçirdiler. Kureyşliler, Müslümanların geride bıraktıkları mal ve mülkleri de kullanarak Arap yarımadasının güney ve kuzey isti­ kametlerine doğru ticaret kervanları düzenlemekteydiler. Doğal olarak bu durum, muhacir Müslümanları oldukça rahatsız etmekteydi. Sonun­ da Müslümanlar, Ebu Sufyan’ın idaresinde olan bir ticaret kervanına, Suriye’den dönerken Bedir’de baskın düzenlemek için harekete geçti­ ler; kervan bu baskından kurtuldu. Ancak Ebu Cehil kumandasındaki müşriklerden oluşan bir ordu Bedir’de Müslümanlarla karşı karşıya gel­ di (Ms 624). Bu savaşı Müslümanlar kazandı ve savaşta müşriklerin bir­ çok ileri geleni öldü. Bundan yaklaşık bir yıl sonra müşrikler Bedir’in intikamını almak üzere yeniden büyük bir orduyla Müslümanlara karşı saldırıya geçti. Uhud eteklerinde iki ordu karşı karşıya geldi ve başlarda Müslümanların lehine gelişen çatışmalar sonradan aleyhine dönmeye başladı. Ancak sonuçta Müslümanların tepelere çekilmesiyle müşrikler tekrar Mekke’ye döndü. Mekkeli müşriklerin Müslümanlara yönelik bir diğer büyük saldırı girişimi, Müslümanların Medine etrafına hazırladık­ ları taktik savunma planı ile sonuçsuz kaldı. Bir müddet kuşatmada bu­ lunan Mekkeliler sonuçta Müslümanlarca hazırlanan hendekleri geçe­ meyerek kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı.

Hz. Muhammed, Medine’ye hicret ettiği sırada şehir halkının yarı­ ya yakın nüfusunu teşkil eden Yahudilerle baştan itibaren olumlu ilişki­ ler kurmaya çalıştı ve onlara karşı hoşgörülü davrandı. Medine Sözleş­ mesinin tarafları arasında onlar da vardı. Ancak çok zaman geçmeden Medine’deki Yahudiler, Müslümanlara karşı çeşitli tacizlerde bulunarak anlaşma maddelerini ihlal etmeye başladı. Örneğin, Ben! Kaynuka çarşı­ sına giden Müslüman bir kadının tacize uğraması ve yardım için gelen sahabinin tacizi yapan Yahudi’yi öldürmesi, kendisinin de şehit edilmesi üzerine bu kabileyle yapılan antlaşma bozulmuş oldu. Hz. Peygamber Şevval 2 (Nisan 624) tarihinde Ben! Kaynuka’nın üzerine yürüdü ve on­ ları kuşatma altına aldı. Sonunda bu kabile mensupları Medine’yi terk et. Bir diğer Yahudi kabilesi olan Nadiroğulları ise Hz. Peygamber’e su­ ikast tertip etti. Üzerine bir taş yuvarlamak suretiyle Peygamber’i ve ya­ nındakileri öldürmeye teşebbüs ettiler. Durumu fark eden ve bu suikast­ tan kurtulan Hz. Peygamber onlardan on gün içinde şehri terk etmelerini istedi. Sonunda onlar da Medine’den ayrıldı. Bir diğer Yahudi kabilesi olan Kureyzaoğulları ise Ahzab ya da Hendek savaşında Müslümanların düşmanlarıyla gizliden ittifak yaparak Müslümanlara ve Medine Sözleş­ mesine ihanet etti. Böylelikle onlarla yapılan ittifak da sona ermiş oldu.

Medine döneminde yaşanan en önemli olaylardan birisi Hudeybi­ ye Antlaşması’dır. Hicri altıncı yılda (628) Mekkelilerle yapılan bu ant­ laşma sonrası Hz. Muhammed ve Müslümanlar tslam’ın yayılışı faaliyet­ leri açısından önemli bir fırsat elde etti. Bu antlaşmanın hemen sonra­ sında Fetih suresi nazil oldu. Bu antlaşma ile başlayan dönemde Hicaz bölgesinin dört bir tarafına Müslüman tebliğciler gönderildi; ünlü ko­ mutan Halid b. Velid de dahil Mekke’nin birçok önemli siması Müslü­ man oldu. Bir süre sonra Mekkeli müşrikler bu antlaşmayı bozdu ve Müslümanlar 630 yılında Mekke’yi fethetti. Çatışma olmaksızın ve kan akıtılmaksızın Mekke’ye giren Hz. Muhammed, Mekkelilere karşı engin bir hoşgörü gösterdi, intikam peşinde koşmadı.

Mekke’nin fethi sonrası da Medine’ de yaşamayı sürdüren Hz. Mu­ hammed hacca gitmek için hazırlığa başladı ve bütün Müslümanların katılmasını istedi. 26 Zilkade 10 (23 Şubat 632) tarihinde yanında ha­ nımları ve kızı Fatıma olduğu halde Müslümanlarla beraber Medine’den hareket etti; Arafat vadisinde sayıları yüz yirmi bini aşan ashabına Veda Hutbesi diye anılan meşhur konuşmasını yaptı. İslam’ın birçok temel esasları gibi bu konuşmada Hz. Muhammed tüm Müslümanlara şu vur­ guyu da yaptı: “Gerçekte ben size öyle bir şey bırakıyorum ki ona sıkı sarılır da sebat ederseniz dalalet ve sapıklığa düşmezsiniz; bu Allah’ın Kitabı ve onun peygamberinin sünnetidir. “

Hz. Peygamber, hicretin 11 . yılında hastalandı ve eşi Hz. Aişe’nin kolları arasında “ma’a’r-refikı’l-a’la” (en yüce dosta) sözüyle ruhunu tes­ lim etti (13 Rebiulevvel 11/8 Haziran 632, Pazartesi).

Rate this post
Haber Oku
Tidings Globe