“Andolsun biz, ‘Allah’a kulluk edin’ diye (uyarması için) Semûd kavmine, kardeşleri Salih’i peygamber olarak göndermiştik. Bir de ne görsün, onlar birbiriyle çekişen iki grup olmuşlar.” (Neml, 27/45)
Hz. Salih, Şam ile Hicaz arasında bir yurt olan Hicr ashabına gönderilmiştir.
Burada yaşayan milletin adı Semud diğer adı ise “Ashabu’l-Hicr” (Hicr Halkı) idi.
Semûd milleti, kayaları oymuş, tepelere saraylar kurmuştu. Ovalara inmiş, köşk-ler dizmişti. Taş oymacılığının en şaheser örneklerini sunmuştu. Ayrıca bol servet-lere, parlak ve göz alıcı bahçelere ve akarsulara da sahiptiler. Ancak tevhid inancını unutup Allah’a ortak koşmuşlar, kendi elleriyle yaptıkları putlara tapar hâle gelmiş-lerdi (A’râf, 7/74; Şuara, 26/146-152).
Salih (a.s) onlara Allah’ın nimetlerini hatırlatarak kurtuluş ve saadet yolunu gös-terdi. Putlara tapmayı engellemeye çalıştı.
“Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”
“Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” (Şuara, 26/143-145)
“Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yok. O, sizi yer-yüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldı. Öyle ise O’ndan bağışlanma dileyin; sonra da O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir.” (Hûd, 11/64) diyordu.
Ancak insanların çoğu Hz. Salih’in kendilerine verdiği tüm öğütlere yüz çevi-rerek onu yalanladılar, onu sihirbaz olmakla itham ettiler. Babalarının dinini terk etmek istemediklerini belirterek, kıyamet ve hesap günü olacağı düşüncesini de reddederek onunla alay etmeye, yurtlarından kovmaya çalıştılar. 26/153-154; Kamer, 54/24-25).
Bunun üzerine Hz. Salih şöyle dedi:
“Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size nasihatte bulundum. Fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz.” (A’râf, 7/79)
Hz. Salih kavmini hak yola yöneltebilmek için ciddi bir mücadele verdi. Ancak Hz. Salih’in uyarılarına aldırış etmeyen Semûd milleti sapıklıklar içinde yüzmeye devam etti. Üstelik bir de, Hz. Salih (a.s)’ten, kendisinin doğruluğuna tanıklık ede-cek bir mucize getirmesini istediler. O da, onlara “deve mucizesini” getirdi. Mucize olarak getirilen devede, Hz. Salih (a.s)’in doğruluğunu gösteren birçok büyük ala-metler vardı. Çünkü deve, sert bir kayanın içinden çıkmıştı. Kayanın nasıl yarıldığı-nı ve içinden hamile bir devenin çıktığını gözleriyle görmüşlerdi. İstedikleri mucize gelmişti. Şaştılar. Salih’i aciz bırakmak istemişlerdi, kendileri aciz kaldılar. Ancak bu mucize inanmalarına yetmedi. Salih (a.s), milletinden devenin serbestçe otlaması-nın teminini ve kendi sularından ona su vermelerini de istedi. Aksi halde Allah’ın azabının kendilerine geleceğini söyledi (Hûd, 11/64; Şuara, 26/155-156; Şems, 91/11-15).
Bütün bunlara rağmen nasihat kabul etmeyen, isyan ile taşkınlığın gözlerini kör ettiği, Allah’ın davetini kabul etmekten kaçıp kulaklarını sağır kıldığı zorbalar, de-veyi öldürmekten başka bir şey düşünmüyorlar ve çabucak onu boğazlamak istiyor-lardı. Nitekim bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır:
“Nihayet deveyi kestiler, Rablerinin emrine karşı geldiler ve ‘Ey Salih! Sen eğer (dediğin gibi) peygamberlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı getir’ dediler. Derken, onları o kuvvetli sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar.” (A’râf, 7/77-78)
“Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çöke kaldılar. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi Rablerini inkâr etti. (Yine) biliniz ki Semûd kavmi Allah’ın rahmetinden uzaklaştı.” (Hûd, 11/67-68)
Evet, Semûd milletini bir çığlık alıp götürdü. Fakat Salih’e inananlar kurtulmuştu. “(Helâk) emrimiz geldiğinde Salih’i ve beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle helâkten ve o günün rezilliğinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Hûd, 11/66; ayrıca bk. Fussılet, 41/16-17)
Semûd milletinden geriye kalan ise harabe bir şehir, çökmüş evler, alınacak ders ve ibretler…
Selam Salih (a.s)’a ve ona tabi olanlara olsun…