“Hani Yûsuf babasına, ‘Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız,güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı’ demişti. Babası, şöyle dedi: ‘Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.’ İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Yûsuf, 12/4-6)
Türkçede “düş” de denilen rüya; uyku hâlinde birtakım olay ve şekillerin görül-mesi demektir. Rüya daha çok ruhi yönümüzü ilgilendirdiği için sınırları net bir şekilde çizilip üzerindeki sır perdesi aralanamamıştır. Bu karmaşık duruma rağmen tarih boyu insanlar rüya ile ilgilenmiş ve onları yorumlamaya çalışmıştır. Açıklamaya çalıştığımız ayet-i kerimelerde de görüldüğü gibi Kur’an’da Yûsuf (a.s)’un rüyasından ve Hz. Peygamberin gördüğü rüyanın yüce Rabbimiz tarafından doğru çıkarıldığından bahsedilmektedir (Fetih, 48/27). Hadislerde de, müminin sadık rüyası nübüvvetin kırk altı cüzünden biridir, buyurularak Rahmani rüyanın önemine dikkat çekilmiştir (Buhârî, “Ta’bîr”, 1-5; Müslim, “Rü’yâ”, 3-9)
İslamî kaynaklarda üç türlü rüyanın bulunduğu ifade edilir:
- Rahmanî rüya. Buna rüyâ-yı sâdıka denir. Bu tür rüyalar Allah tarafından doğrudan doğruya melekler vasıtasıyla gelen hak telkinlerdir. Hz. Peygamber bunu müjdeleyiciler anlamında “mübeşşirât” diye isimlendirip nübüvvetin kırk altıda biri olarak nitelendirmiş, nübüvvetin bitiminden sonra da mübeşşirâtın devam edeceğini bildirmiştir (Buhârî, “Ta’bîr”, 5; Tirmizî, “Rü’yâ”, 2-3). Bu tür rüyalar insanlar için yol gösterici ve ışık tutucudur.
- Şeytânî rüya. Şeytanın aldatma, vesvese ve korkutmalarından doğan karışık hayaller, yalan ve batıl düşler, insanı kötülüğe sevk eden telkinlerdir. Bunları anlatmak ve tabir ettirmek tavsiye edilmez.
- Nefsânî rüya. Nefsin hayal ve kuruntuları, uyku esnasındaki dış etkiler ve günlük meşgalelere ilişkin rüyalardır (DİB, İlmihal, II, 161).
Kur’an’da rüyaların yorumuna temas edilmekte (Yûsuf, 12/43-46) ve Yûsuf (a.s)’a rüyaların yorumunun öğretildiği belirtilmektedir (Yûsuf, 12/6, 21). Peygamberimizin de sabah namazından sonra “Rüya gören var mı?” diye sorduğu, varsa tabir ettiği kaydedilmekte (Buhârî, “Ta’bîr”, 47; Ebû Dâvûd, “Îmân”, 10), eğer kendisi rüya görmüşse anlattığı, ashaptan biri veya kendisinin tabir ettiği, görülen güzel rüyaları anlatıp tabir ettirilmesini hoş karşıladığı, kötü rüyaların anlatılması veya tabir ettirilmesini ise istemediği belirtilmektedir (İlmihal, II, 161).
Yusuf (a.s)’a, rüyaların yorumu öğretilmiş ve o da zindan arkadaşlarının rüyasını yorumlamıştır:
“Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, ‘Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm’ dedi. Diğeri, ‘Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapan-lardan görüyoruz’ dedi. Yusuf dedi ki: ‘Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce onun ne olduğunu bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir… Ey zindan arkadaşla-rım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir.” (Yûsuf, 12/36-41)
Yine kralın rüyasını da Yûsuf (a.s)’un yorumladığı haber verilmektedir. Kral, “Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum… Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra (Yûsuf’u) hatırladı ve hemen beni zindana götürün diyerek Yûsuf (a.s)’un yanına gitti ve kralın rüyasının yorumunu istedi…” (Yûsuf, 12/43-46)
Yusuf dedi ki: “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.”, “Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.”, “Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar…” (Yûsuf, 47-49) İşte Yûsuf (a.s) kralın rüyasını böyle yorumlamıştır.
Günümüzde rüya tabirini meslek hâline getirip insanları yalan yanlış yorumlar yaparak kandıran kimi insanların varlığına şahit olmaktayız. Bu tür insanlara ve yaptıkları yorumlara itibar edilmemelidir.
Kısaca belirtmek gerekirse peygamberlerin gördüğü veya tabir ettiği rüyalar dı-şında kalan rüya ve tabir kesin bilgi ifade etmez. Bu sebeple rüyalarla dinî hükmü belirlemek veya geçersiz kılmak ve buna göre de hayatı yönlendirmek doğru değil-dir. Rüya gibi rüyanın yorumu da rüyayı gören şahsı ilgilendirdiğinden başkalarının bu yorumu esas alarak onun üzerine hüküm bina etmesi uygun olmaz.