“Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.” (A’râf, 7/31)
Bu âyet-i kerîme, kutsal mekânları çıplak olarak ziyâret eden ve ziyâret dönem-lerinde et, yağ ve süt gibi değerli gıda maddelerini yemeyen ve tüm bunları dinî birer vecîbe oldukları gerekçesiyle yapan cahiliye dönemi müşriklerinin
VIII, 159–163) bu inanç ve uygulamalarının bâtıl olduğunu ifade etmek üzere indiril-miştir. Ayet, aynı şekilde bizlere ibadet esnasında ve sair zamanlarda güzel ve temiz kıyafetlerle örtünmemizin gerekli olduğunu bildirirken, haram olduğu hususunda özel hüküm bulunmayan maddeleri israfa kaçmaksızın yiyip içmemizde bir sakınca bulunmadığını da haber vermektedir.
Yüce dinimiz İslam, temizliğe büyük önem vermiştir. Özü itibariyle manevî kir-lerden arınma, Allah’ı tanıma, O’na itaat ve ibadet etme olan dinimiz, ruhumuzun yücelişi ve Allah ile manevî bağlantı ortamına geçebilmemiz için, bizleri çevreleyen fizik şartların da buna uygun hâle getirilmesini gerekli kılmıştır. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim’de, ibadet hayatıyla temizlik ve zarafet arasında sıkı bir bağ kurulmuştur. Nitekim yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
“Orada, (Mescid-i Kuba’da) temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da böyle çok temizlenenleri sever.”
Peygamber Efendimiz (s.a.s) de “Temizlik imanın yarısıdır” (Müslim,”Tahare”,1), “Namazın anahtarı temizliktir” (Ebû Dâvûd, “Salât”, 73) gibi beyanlarıyla temizlik ol-maksızın dinî hayatın ve dindarlığın yeterli düzeyde olamayacağını bizlerin gönlüne yerleştirmeye çalışmıştır.
Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de mescitlerin zatına ait olduğunu ifade etmek-tedir (Cin, 72/18). İbadetlerimizi eda etmek üzere evine misafir olduğumuz Zât’ın yüceliğini düşünerek beden ve elbiselerimizin temizliğine ve düzgünlüğüne dikkat etmeliyiz. Allah’ın evleri diyebileceğimiz mukaddes mekânlara, ibadet etmek üzere gelen insanların gönül huzuru içerisinde bu görevlerini yerine getirmelerine engel olabilecek her türlü ses, koku ve görüntü kirliliği oluşturacak durumlardan uzak durmalıyız. Nitekim sevgili Peygamberimiz (s.a.s), cemaate gelen kimselerin sarım-sak, soğan gibi başkalarını rahatsız edici kerih kokulardan kaçınmalarını emretmiş ve insanları rahatsız eden her şeyin, melekleri de rahatsız ettiğini belirtmiştir (Buhârî, “Et’ime”, 49, “Salât” 160; Müslim, “Mesâcid”, 73).
Yüce Mevlâmız, yaşadığımız dünyayı, meşru dairede her türlü ihtiyacımıza cevap verebilecek nitelikte nimetlerle donatmış ve bu nimetlerden öncelikli olarak fayda-lanma hakkını da biz inananlara vermiştir (A’râf, 7/31–32). Bizlere düşen ise, israfa ve gösterişe kaçmaksızın temiz ve güzel yiyeceklerden istifade etmek ve bu nimetlere karşılık küçük bir teşekkür anlamındaki ibadetlerimizi ifa ederken nezahet ve za-rafet ölçülerine azami derecede dikkat etmektir. Peygamber Efendimiz (s.a.s), şöyle buyurmuştur:
“Bineklerinize özen gösteriniz, kıyafet ve elbiselerinizi temiz ve düzgün tutunuz, tâ ki insanlar arasında parmakla gösterilecek gibi olunuz. Zira Allah, çirkinliği sevmez.” (EbûDâvûd, “Libas”, 25)
Ayrıca, yüce Allah’ın, verdiği nimetleri kulunun üzerinde görmekten ötürü hoş-nut olacağını (Tirmizî, “Edeb”, 54) ifade eden Peygamber Efendimiz (s.a.s), bu sözle-riyle, inanan bir insan için güzel ve temiz giyinmenin ne derece önemli olduğunu ortaya koymuştur.