Mehmet Şeker tarafından kaleme alınan ve yayımlanan bu eser (Ankara 2001), İbn Battûta’nın gözlem ve tespitlerine göre Anadolu’nun sosyal, kültürel, ekonomik, siyasî ve folklorik hayatı ile ilgili bilgiler sunar.
İbn Battûta, dolaştığı Anadolu coğrafyasında yerleşim bölgelerini fizikî özellikleriyle tanıtırken, Ahilerin gelenek ve göreneklerine duyduğu hayranlığı gizleyememiştir. İbn Battûta, Anadolu’da Ahi tekke ve zaviyelerini ziyaret etmiş, hatta her gittiği bölgede özellikle bu kuruluşları bulup ahilerle karşılaşmaya gayret göstermiştir. Onların misafirperverliklerine özellikle vurgu yapan İbn Battûta, Denizli’de Ahilerin zaviyelerine gelen misafirleri ve yolcuları ağırlama konusunda âdeta birbirleriyle yarıştıklarına dikkati çeker. Ayrıca İbn Battûta’nın ifadelerinden Ahilerin, ibadetlerine düşkün kimseler oldukları, mübarek gün ve gecelerde bir araya geldikleri ve merasimlerini icra ettikleri, Cuma namazlarını yerleşim merkezinin en büyük mescidinde kıldıkları, bayram namazlarından önce mezarlığı ziyaret ettikleri, daha sonra namaz için mescide geçtikleri, namazdan sonra kurbanlar kesip, mükellef sofralarda yemek yedikleri, Cuma gecesi ve Aşure günlerinde dergâh ve zaviyelerde toplanarak zikir, vaaz ve Kur’an tilaveti ettiklerini ifade etmektedir.
İbn Battûta’nın notlarından hareketle Şeker, Ahilerin üstün ahlakî özelliklerine de dikkati çeker. Buna göre, Ahiler sadece misafire ikramda bulunan cömert insanlar değil, aynı zamanda kötülere ve kötülüklerle de mücadele eden ve huzurlu ve güvenli bir toplum oluşturma gayretinde olan insanlar olduklarının altını çizer.
Ahilerin giyim-kuşamları hakkında Şeker, İbn Battûta’nın da notlarına dayanarak Anadolu’daki Ahilere ait özel bir kıyafet olmadığını ancak sadece başlarına giydikleri külahın ortak bir başlık olabileceğini ifade eder. Ancak Ahiler, çok süslü elbiseler giymekten kaçınmışlardır. Sofîler nasıl hırka giyiyorsa Ahiler de şalvar giymektedir. Ahiler arasında derece farkı olabileceği konusuna değinen Şeker, Sivas’ta Bıçakçı Ahilerine değil de Ahi Çelebi zaviyesine misafir olmayı tercih eden İbn Battûta’nın “Ahî Çelebi, rütbeten Bıçakçı Ahî’nin fevkindendir” ifadesinden hareketle Ahi reislerinin halk arasında farklı itibara sahip oldukları ve zaviye mensubu sayısına göre halk tarafından farklı derecelerde değerlendirildiği yorumunu yapmaktadır.
İbn Battûta’nın vermiş olduğu bilgiler, XIV. yüzyıl Anadolu coğrafyasını ve Anadolu insanını tanımamıza yardımcı olurken, Ahilik teşkilatına da ışık tutmaktadır. Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasında önemli rol oynayan Ahilik müessesesi, mensuplarının taşıdıkları üstün ahlâkî özellikleri ve içinde yaşadıkları toplumun huzuru ve güvenliği için gösterdikleri gayretleri sayesinde, İbn Battûta’nın övgüsüne mazhar olmuştur.
Huzeyfe ALKAN