XVIII. yüzyıl sonlarında pek çok okumuş Amerikalı, geleneksel Hıristiyan inançlarına bağlılığını iddia etmez olmuştu. Çağın din karşıtı ortamına tepki olarak, bir dinsel yeniden canlanış dalgası XIX. yüzyılın ilk yarısında batıya doğru yayıldı.
Amerikan tarihindeki bu ikinci büyük yeniden canlanış, bölgelere ve dinsel bağlılığı gösterme biçimine göre, çeşitli faaliyetler olarak ortaya çıktı. New England’da, dine duyulan yeni ilgi bir toplumsal hareketlilik dalgası oluşturdu. Batı New York’ta, yeniden canlanma ruhu, yeni mezheplerin doğmasını teşvik etti. Kentucky ve Tennessee’nin Appalachian bölgesinde, yeniden canlanma Metodistleri ve Baptistleri güçlendirdi ve yeni bir dinsel ifade türü yarattı: kamp toplantıları.
1730’lardaki Büyük Uyanış’ın aksine, doğudaki yeniden canlanış hareketi, isteri derecesinde coşku yokluğu ve duyguların açıkça ortaya vurulmayışı ile göze çarpıyordu. Bunlar yerine, inanmayanlar, inançlarını belirtenlerin “saygılı suskunluğu” karşısında büyüleniyorlardı.
New England’daki Hıristiyanlaştırma hevesi, Batı’yı Hıristiyan yapabilmek amacıyla mezheplerarası misyoner toplulukları kurulmasına yol açtı. Anılan toplulukların üyeleri yalnız inanç havarileri olarak değil, aynı zamanda eğitimci, toplum önderi ve Doğu’nun kentsel kültürünün tefsircileri gibi çalışıyorlardı. Yayın ve eğitim toplulukları Hıristiyanlık eğitimini teşvik ediyordu. Bunlar arasında en ünlüsü, 1816’da kurulmuş olan Amerikan İncil Derneği’dir. Yeniden canlanışın ilham verdiği toplumsal etkinlik, köleliğin kaldırılması için çalışan grubların ve Alkol Kullanmamayı Teşvik Derneği’nin doğmasına olduğu kadar, hapishanelerin ıslah edilmesine ve engellilerle zihinsel özürlülere bakım sağlanmasına yönelik çabalara da yol açtı.
Batı New York’taki yeniden canlanma, büyük ölçüde, New York’un Adams kentinde avukatlık yapan Charles Gradison Finney’in eseriydi. Ontario Gölü ile Adirondack Dağları arasında kalan bölgede, geçmişte o kadar çok dinsel yeniden canlanma hareketi görülmüştü ki, yöre “Yanık Kesim” olarak tanınıyordu. Finney 1821’de Tanrının hayalini görmüş gibi oldu ve batı New York’ta Tanrı Buyruğu’nu yaymaya başladı. Yeniden canlanma toplantıları özenle hazırlanıyor, aktörlüğe ve reklama dayanıyordu. Finney, 1820’ler boyunca ve 1830’ların başlarında Yanık Kesim’de vaaz vermeyi sürdürdü ve 1835’te Ohio’ya giderek Oberlin Üniversitesi’nde kürsü sahibi oldu. Daha sonra da üniversitenin rektörlüğüne getirildi.
Amerika’daki iki önemli mezhep olan Mormonlar ve Yedinci Gün Yeniden Gelişçiler de Yanık Kesim’de ortaya çıktılar.
Appalachian bölgesindeki yeniden canlanış hareketi, bir önceki yüzyılda oluşan Büyük Uyanış’a benzer özellikler taşımaya başladı. Ancak burada, “evlerinden uzakta oldukları için bulundukları yerde konaklamak zorunda kalan kimselerin birkaç gün süreyle yaptıkları dinsel ibadet” diye tanımlanan kamp toplantısı, yeniden canlanış hareketinin merkezini oluşturuyordu. Nüfusu seyrek yörelerde yaşayan öncüler, kamp toplantılarına, sınır bölgesindeki yalnız yaşamdan bir kaçış yolu olaak bakıyorlardı. Yüzlerce ve hatta binlerce kişiyle birlikte bir dinsel yeniden canlanış toplantısına katılmanın yarattığı coşkuyla, bu etkinlikler sırasında dans ediliyor, bağırılıp çağırılıyor ve şarkılar söyleniyordu.
İlk kamp toplantısı, Temmuz 1800’de, güneybatı Kentucky’deki Gasper Nehri Kilisesi’nde yapıldı. Bundan daha büyük bir toplantı, Ağustos 1801’de Kentucky’nin Cane Ridge kasabasında yapıldı; toplantıya 10.000-25.000 arası kişi ile birlikte Presbiteryen, Baptist ve Metodist din adamları katıldılar. Metodist ve Baptist gibi mezheplerin, kiliselerini yaygınlaştırmak için örgütlü yeniden canlanışı temel yöntem olarak benimsemeleri bu toplantıyla başladı.
Büyük yeniden canlanış kısa sürede Kentucky, Tennessee ve güney Ohio’da yayıldı ve bundan en çok Metodistler ve Baptistler yararlandılar. Her mezhebin, sınır bölgesinde gelişmesini sağlayan nitelikleri bulunuyordu. Metodistlerin, uzak sınır bölgelerindeki yerleşimcileri ziyaret eden ve gezici süvariler diye bilinen din adamlarına dayalı etkin bir örgütleri vardı. Gezici süvariler sıradan insanlar oldukları için, Hıristiyanlık aşılamayı umdukları sınır bölgesi halkıyla kolayca iletişim kurabiliyorlardı.
Baptistlerin resmi bir kilise örgütleri yoktu. Çiftçi-vaizleri, Tanrı’nın “çağrı”sını duymuş, İncil’i öğrenmiş, bir kilise kurmuş ve sonra da kilise tarafından rütbe verilmiş kişilerdi. Diğer din adamı adayları da bu kiliselerden yetişiyor ve Baptist Kilisesi’nin vahşi kırsal alanlarda daha çok yayılmasına yardımcı oluyorlardı. Bu yöntemleri uygulayan Baptistler, sınır bölgelerinin tümünde ve Güney’in büyük bir kesiminde egemen oldular.
İkinci Büyük Uyanış’ın Amerikan tarihi üzerinde derin etkileri oldu. Baptistlerin ve Metodistlerin sayısı, koloni döneminde egemen olan Angilikan, Presbiteryen ve bağımsız kilise mezheplerinin sayısına erişti. Anılan ikinci grub mezhepler arasında görülen, toplum sorunlarına Hıristiyanlık eğitimi uygulama çabaları, XIX. yüzyılın sonlarındaki Toplumsal Tanrı Buyruğu’nun habercisi oldu. Amerika XIX. yüzyılda daha çok çeşitlilik taşıyan bir ülke oldu ve Amerikan Protestanları arasındaki büyüyen ayrılıklar bu çeşitliliği yansıttığı gibi ona katkıda da bulundu.