Sabri Fehmi Ülgener tarafından kaleme alınan bu eser (İstanbul 1981), giriş bölümünü takiben başlangıç bölümü ve üç bölümden meydana gelir.
Giriş bölümünde, iktisadî hayatın soyut kavramlar, modeller, hukukî ve politik çerçevelerle sınırlandırılacak kadar geniş ve bir madde dünyasından ibaret olmadığı üzerinde durulur ve kültür tarihi araştırmalarında objektifliğin önemine vurgu yapılır. Başlangıç bölümünde öncelikle iktisat ahlakı ve iktisat zihniyeti kavramlarından, Ortaçağlaşmış dünya iktisat ahlâkı ve çözülme devri zihniyetinden bahsedilir. Bu arada Ortaçağ iktisat hayatı ve zihniyetinin büyük kısmını aksettiren esnaf ve sanat zümresi ele alınır ve bu bağlamda Ahilik zihniyeti, loncalar ve muhtelif toplum tabakalarının tetkiki ile Ortaçağ iktisat ahlak ve zihniyetini izah etmenin kolaylaşacağı görüşüne yer verilir. Böyle bir tetkikin yapılması aşamasında kullanılacak derleme, değerlendirme yöntemleri ve Weber’in konuyla ilgili görüşleri üzerinde özellikle durulur.
Ortaçağ iktisat ahlâkı ve çözülme devri zihniyeti ile ilgili ilk bölümde Ortaçağ ahlâkını oluşturan normlar, dönemin ahengini kuran ve yöneten ana fikrin din ve ilahiyat olduğu konu edilir. Bölümde Ortaçağ ahlâkının genel çizgilerinden bahsedildikten sonra iktisadî çerçevede esnaf terbiyesi ve lonca ahlâkı ile sonrasında durgun ve kapalı sanat anlayışı ele alınır. Ayrıca Ortaçağın durgun, kapalı sanat anlayışının izahı bağlamında görenek ve otoriteye vurgu yapılır. İkinci bölümde yazar, Ortaçağ sonu ve özellikle çözülme devri zihniyetinin nasıl bir çehre ile çıktığını sorgular. Bu bağlamda ilkin hisler ve ihtiraslar, üst tabaka, Ortaçağ ahlâkı kapsamında dünyevi ve dinî-mistik cepheler değerlendirilir. Daha sonra orta tabaka ve aşağısına ait değerlendirme, soyluluk hevesi, kazanma ve ferahlama gayreti ve altın ve gümüş tutkusu eksenleri üzerinde durulur. Yazar burada, ticaret ve sanayideki gelişme imkânlarının nereye kadar dayandığı ve daralmanın nereden ileri geldiğini tayin etmeye çalışır. Bu bağlamda dış ve uzak pazarlarda kapanma, iç pazarlarda ve üretimde daralış ve hayal ve hile mahsulü kazançlar konularına değinir
Üçüncü bölümde yazar, Ortaçağ ve özellikle çözülme devri iktisadını tüketime ve sarfiyata dayalı iktisat rejimi olarak tanımlarken, bunun bir sonucu olarak bu devri ve dağılma sebeplerini tüketime dayalı zihniyet ve iktisat rejimi çerçevesinde irdeler. Eserin netice bölümünde özellikle üretici olarak çözülme devri Türk insanının yüz çizgilerini ortaya koyabilmek amacıyla genel bir portre denemesi yapılır. Yazar eserin devrin kültür ve sanat abidelerini konuşturarak iktisat ahlâk ve zihniyetini belirtme amacından ortaya çıktığını belirtmiş, bu ahlâk ve zihniyet araştırmasının ileride daha zengin vesikalarla ince farklarına, renk ve ton özelliklerine kadar derinleştirilmesi beklentisini vurgulamıştır.
Birol MERCAN