İktisadi anlamda, kalkınma geleneksel olarak, bir ülkenin üretiminin nüfusunun artış hızından daha hızlı bir oranda artmasını sağlamak için kişi başına düşen gelir artış oranlarının elde edilmesi anlamına gelmektedir. Kişi başına düşen “reel” büyüme düzeyleri ve gayri safi milli gelir (GNI) (kişi başına GSMH parasal eksi enflasyonu) nüfusun genel ekonomik refahını – ortalama bir vatandaşın tüketim ve yatırım yapması için reel mal ve hizmetlerin ne kadarı mevcut olduğunu- ölçmek için kullanılır.
Kalkınma stratejileri genellikle tarım ve kırsal kalkınma pahasına hızlı sanayileşmeye odaklanmıştır. Hızlı sanayileşme yüzünden; yoksullukla mücadele, ayırımcılık, işsizlik sorunları, gelir dağılımı- büyüme görevleri – ikinci sırada kalmıştır.
Kalkınmaya yeni bir yaklaşım olarak Amartya Sen “kapasite yaklaşımı”nı ortaya çıkarmıştır. Sen’e göre kalkınma, insan hayatının iyileştirilmesine ve özgürlüğün gelişmesine daha çok odaklanmalıdır. Geleneksel iktisadi kalkınma görüşündeki gelir/tüketim/fayda anlayışı yerine sahip olunan kapasite ve özgürlük mutluluğu göstermektedir.
Sen, kapasiteyi “bir kişinin işlevlerin seçimi konusunda sahip olduğu özgürlük, kişisel özellikleri (özelliklerin işlevlere dönüştürülmesi) ve sahip olduğu mallar üzerindeki yetkisi” olarak tanımlamaktadır.
Sen’in bakış açısı, kalkınma ekonomistlerinin neden sağlık ve eğitime ve daha yakın zamanda sosyal içerme ve güçlendirme konularına çok fazla önem verdiklerini açıklamaya yardımcı olmaktadır ve yüksek gelir seviyesine sahip ancak düşük sağlık ve eğitim standartlarına sahip ülkelerden “gelişmeden büyüme durumu” olarak bahsetmiştir. Gerçek gelir esastır, ancak malların özelliklerini işlevlere dönüştürmek için kesinlikle gelir kadar sağlık ve eğitim de gereklidir.
Hicks ve Streeten, ekonomik kalkınma göstergelerini ekonomik ve sosyal değişkenler olarak ele almışlardır. Doğumda beklenen yaşam süresi, kalori tüketimi, bebek ölüm oranı, ilkokula kayıt olma oranı, okur yazarlık oranı, oda başına düşen kişi sayısı(kentsel) ve içme suyu bulunmayan konut birimleri(%) sosyal değişkenler olarak ele alınmıştır. Ekonomik değişkenler olarak ise gazete tüketimi, otomobiller, radyo alıcıları, elektrik tüketimi ve enerji tüketimi kullanılmıştır.
Ekonomik kalkınmanın ölçülmesinde kişi başı gelir düzeyi, fiziksel yaşam kalitesi endeksi ve insani kalkınma endeksi başlıca kullanılan değişkenlerdir.
Büşra Karakuzu