“Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın. Fışkırıp çıkan bir sudan yaratıldı. Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.” (Târık, 86/5-7)
Yüce Rabbimiz, bu ayette insanın neden yaratıldığına dikkatlerimizi çekerek bizi, düşünüp aklımızı kullanmaya, hayatın mahiyetini kavrayıp sorumluluğumuzu idrak etmeye davet ediyor.
Yüce Allah, “O, erkek ve kadının beli ile kaburga kemikleri arasından atıla gelen bir sudan yaratılmıştır.” buyurmak suretiyle sıradan bir hadiseyi değil, zihinlere dur-gunluk verecek bir olayı anlatıyor. Babadan gelen spermler ve anne yumurtasının birleşmesi ile insanın çekirdeği meydana geliyor. Bu atık sudan, akli ve ruhi nice özelliklere sahip canlı bir insan meydana geliyor. Zira insan asli hüviyetine ulaşma-dan önce hiçbir kıymete haiz olmayan, akıl, kudret ve iradeden yoksun basit bir varlık iken, belirli merhalelerden geçerek yüce Yaratıcının kendisine bahşettiği bilgi kudret ve irade ile donatılmıştır. Ancak insanın yaratılıp bu olgunluğa ulaşması, dı-şarıdan görüldüğü kadar basit değildir. İnsanın ruhi yapısı gibi fizikî yapısı da nice olağanüstü hadiselerle meydana gelmektedir. Bir kere insan vücudundaki kemik-lerden, damar ve adalelerden hiçbiri diğerine benzemez. Hepsinin kendine ait özel-likleri vardır. Örneğin Rabbimiz, gözümüzün yüzde belli bir yerde olmasını murat etmiştir. Bu irade çerçevesinde genler hareket ederler. Zira insan gözünün kendine has özellikleri vardır. Gözün yapımında meydana gelecek en ufak bir sapma ile onun bu özelliği kaybolur. Sadece bu örnek üzerinde düşündüğümüzde bile, insan bünyesindeki bu mucizeyi yaratan Rabbimizin sonsuz gücünü ve kudretini anlarız. Bu yönlendirme olmadan hangi organizma böyle bir fonksiyonu icra edebilir?
Yukarıda izahını yapmaya çalıştığımız ayette bel ve göğüs bölgelerinin zikredil-mesi ile birkaç önemli hususa dikkat çekilmektedir. Bunlardan birincisi hem erkek ve hem de dişi fertlerde üreme organlarının bel bölgesinde bulunması ve buralarda gelişen, olgunlaşan cinsiyet hücrelerinin testis ve yumurtalıklardan atılmalarıdır. Diğeri ise göğüs bölgesinde bulunan kalbin hem cinsiyet hücrelerinin gelişmesinde ve hem de bebeğin anne rahminde yaratılması sırasında besin maddeleri, oksijen ve hormonların gönderilmesi ile yaptığı hayati görevlerdir. Bu durum hiçbir şeyin tesadüfî olmadığını, her şeyin bir hikmete bağlı olduğunu gözler önüne sermek-tedir.
İnsan, yaratılışındaki bu mükemmelliği iyi değerlendirmelidir. Taşımış olduğu üstün yetenekler sayesinde gurur ve kibir içerisine girmemelidir. Bilakis her üstün vasfın Rabbi tarafından kendisine lütfedildiğini bilerek ona her fırsatta şükretmeli-dir. İnsanın yaratılışı ile ilgili olarak cereyan eden hadiseler doğru okunduğu zaman ahiret gününde yeniden dirilme olayını tasdik etmek kolaylaşır ve şüphe de ortadan kalkar. Zira insanı başlangıçta yaratmaya güç yetirenin, onu ölümünden sonra yeni-den diriltmeye de gücü yeter.
“Şimdi bunları yapan Allah’ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?” (Kıyame, 75/40)
İnsanın kusursuz bir şekilde büyüyüp hayatını devam ettirmesi nasıl ki yaratı-lışındaki bu dengenin kusursuz işlemesine bağlı ise, ebedî hayatı kazanmanın yolu da dünyada Allah rızası doğrultusunda yaşamaya bağlıdır.