Mekke’de Hz. Muhammed’in davetiyle başlayan İslam mesajı kısa zamanda hızla yayıldı. Özellikle Medine döneminde Mekkeli müşriklerle imzalanan Hudeybiye Antlaşması İslam’ın yayılış tarihinde bir dönüm noktası teşkil etti. Bu sayede İslamiyet Arap yarımadasında hızla yayıl maya başladı. Hicretin 9. (630-31) yılı ise “elçiler yılı” olarak meşhur oldu.
Mekke’nin fethedilmesi, ardından Hevazinliler’in İslamiyet’i benim semesi, bir yıl sonra Sakifliler’in Medine’ye gelerek biat etmesi ve Kuzey Arabistan’ın Tebük Seferi ile İslam hakimiyeti altına girmesi üzerine Arap kabileleri Medine’ye heyetler yollayıp Müslüman olduklarını bildi riyor, dini bizzat tebliğcisinden öğrenmek istiyor, bazen de kabile men suplarına öğretmen gönderilmesini talep ediyordu.
Hz. Muhammed sonrası Hulefa-i Raşidin olarak anılan Dört Halife döneminde sırasıyla Hz. Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali halife olarak başa geçti. On iki yıl kadar hilafet görevinde bulunan Hz. Osman’ın hi lafetinin ikinci yarısında bazı sorunlar yaşanmaya başlandı. Hz. Ali dö neminde ise ciddi tartışmalar ve savaşlar ortaya çıktı. Öyle ki önce Hz. Aişe ve Hz. Ali taraftarları arasında baş gösteren siyasal rekabet ve bu nun neticesinde yaşanan Cemel savaşı (Ms 656) sonra da Hz. Ali ile Mu aviye arasındaki muhalefetten kaynaklanan Sıffın savaşı Müslümanlar arasında çekişmelerin ve uzun süre devam eden tartışmaların oluşması na kapı araladı. Dört Halife sonrası dönemde de siyasal çekişmeler var lığını sürdürdü ve yer yer Müslümanlar arasında şiddet olayları yaşandı.
Diğer taraftan bu dönemde İslam düzenli bir şekilde yayılmaya devam etti. Hz. Peygamber’in vefatının ardından bir kısım Arap kabilele rinin başlattığı ‘ridde’ hareketinde Hz. Ebu Bekir’in ortaya koyduğu ka rarlı tutum Müslümanların Arabistan yarımadasında güçlenmesini sağla dı ve İslam, çöküş dönemlerine giren Bizans ve Sasani devletlerinin zaaf larını değerlendirerek yeni coğrafyalara yerleşti. Hulefa-i Raşidin devrin de birçoğu barış yoluyla gerçekleşen fetihlerle Suriye, Filistin, Irak, Mısır, Tunus, Kıbrıs, İran ve Horasan İslam topraklarına katıldı. Bu bölgelerde yaşayan halkın büyük kısmı islamiyet’i kabul etti, diğerleri de dini özgür lüğe ve hukuki özerkliğe sahip olarak varlıklarını sürdürdü.
Prof. Dr. Şinasi Gündüz