“Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah’ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişi gizlice konuşmaz ki, dördüncüleri O olmasın. Beş kişi gizlice konuşmaz ki altıncıları O olmasın. Bundan daha az yahut daha çok da olsalar, nerede olurlarsa olsunlar, O mutlaka onlarla beraberdir. Sonra onlara yaptıklarını Kıyamet günü haber verecektir. Allah, her şeyi hakkıyla bilir.” (Mücadele, 58/7)
Yüce Allah bizleri insan olarak yaratmış; akıl, irade, hürriyet ve sorumluluk ver-miş, peygamberler aracılığıyla mesajlar göndermiştir. Bizlere gönderilen bu mesaj-ları anlayabilmemiz, anlatabilmemiz, O’nun rızasına uygun olarak hayatımızı yön-lendirebilmemiz için de başta konuşma olmak üzere bazı kabiliyetler bahşetmiş ve dünya hayatında bizleri sınava tabi tutacağını haber vermiştir. Konuşma, insanlara sunulan nimetlerden sadece bir tanesidir. Her nimetin bir şükrü olduğu gibi güzel ve anlamlı konuşmanın da riayet edilmesi gereken birtakım kuralları vardır.
Söz konusu ettiğimiz bu ve devamındaki âyetlerde, Peygamberimiz dönemin-deki bazı olaylar ışığında dinimizin temel inanç ve ahlak ilkelerinden bir kısmı işlenmekte, bu ilkelere uygun olarak Müslümanların muâşeret kuralları oluşturma-ları için örnekler verilmektedir. Kur’an’ın ilk emri olan “oku” diye başlayan ayet-ten bu ayetin inişine kadar geçen sürede meydana gelen gelişmeleri incelediğimiz zaman Peygamberimizin tebliğ faaliyetinin ne kadar başarılı olduğu daha iyi an-laşılır. Zira yüce Allah, yukarıda okuduğumuz ayette “Görmedin mi?” hitabıyla dikkatimizi çekmekte, bizleri tevhide davet ederken toplum huzurunun temini ve bireyler arası sevgi ve saygının gelişmesi için görgü kurallarına riayet etmenin öne-mini vurgulamaktadır. Burada geçen konulardan ilki, birkaç kişinin bir araya gelip kendi aralarında gizli görüşmeler yapması ve başkalarının bulunduğu ortamlarda fısıltıyla konuşmalarıdır. Fısıltı ile konuşmak anlamına gelen “Necva”, Kur’an’ın 13 ayetinde geçmektedir. Bu ayetlerin bütünü değerlendirildiği zaman necva (gizli ko-nuşma), başlı başına yasak bir davranış değildir. Necva’nın hükmü, ne hakkında ve niçin konuşulduğuna bağlıdır. Her ne kadar bazı müfessirler gizli konuşmanın ya-sak oluşunun, Hz. Peygamber (s.a.s)’in meclisine mahsus olduğunu ifade etseler de bu durum genel olarak Müslümanlar için de geçerlidir. Ayetler bağlamında konuyu ele aldığımızda insana şah damarından daha yakın olan yüce Allah, kâinattaki canlı ve cansız bütün varlıklarca çıkarılan sesleri, konuşmaları ve gizli fısıltıları da aynı anda duyar ve bilir.
Ayrıca bu ayette İslam’ın inanç esaslarından “Allah’ın ilminin sınırının bulunma-dığına iman etme” ilkesine de vurgu yapılmaktadır. Ayetin devamında ise Allah’ın ilminin sınırları konusunda kuşkusu olanlara hitaben; “Sonra onlara yaptıklarını Kı-yamet günü haber verecektir. Allah her şeyi hakkıyla bilir.” diye buyurmaktadır. (Geniş bilgi için bk. Kur’an Yolu, V/201-207)
Konudan anladığımız hususlardan birisi de, yüce Allah’ın her şeyi en iyi işiten, gören ve bilen olduğu; gizli veya açıktan işlenen hiçbir şeyin Allah’tan gizli kalama-yacağıdır.
Cenab-ı Hakkı kendisinde var olan konuşma sıfatının bir tecellisi olarak da kâinattaki tüm varlıklara konuşma, Allah’ı anma kabiliyeti vermiştir. Bizler anla-masak da kâinattaki tüm varlıkların Allah’ı zikretmesi (İsrâ, 17/44) kendi lisanıyladır.
İnsan olarak bizlere bahşedilen işitme, görme, konuşma, bilme vb. kabiliyet-lerimiz belirli ölçülerle sınırlıdır. Sorumluluğumuz da gücümüz, kapasitemiz ve kabiliyetimiz nispetindedir. Örneğin insanlara verilen işitme kabiliyetinin belirli bir alt ve üst sınırı bulunmaktadır. Bu sınırların ötesinde konuşamayız ve işiteme-yiz. Bu sınırları zorlayacak olursak taşıyamayacağımız bir yükün altında kalarak perişan olabiliriz.
Öyleyse insan olarak Allah’ın bize verdiği görme, işitme, bilme ve konuşma ni-metlerimizin sınırlarına hakkıyla riayet edelim. Bu nimetleri nasıl değerlendirdiği-mizden hesaba çekileceğimizi de unutmayalım. Bilerek veya bilmeden yaptığımız hata ve günahlardan tövbe ederek kendimize çeki düzen verip Allah’a yönelelim.
Yüce Mevlâ cümlemizi kendisine hakkıyla kulluk edenlerden eylesin.