Fatih Sultan Mehmed’in 1453’de İstanbul’u feth etmesi, yeni bir çağın başlangıcı oldu. Bu yeni çağda İstanbul, hem idarî ve siyasî hem de dinî, ticarî, ekonomik ve kültürel yönden önemli bir merkez haline geldi. Bu bağlamda İstanbul, esnaf ve sanatkârlığın da güçlü ve fiilî bir merkezi oldu. Osmanlı esnafının en önemli özelliği, mal ve hizmet üretimi ile ilişkili her iş, mal ve hizmet için ayrı birer birim oluşturmasıydı. Bu birimler, un ve un mamulleriyle uğraşanların kendi içinde uncu, ekmekçi, börekçi, simitçi, çörekçi dallarına ayrılmasına benzer bir şekilde esnafın her dalda uzmanlaşması ve örgütlenmesi anlamına gelmekteydi. Örgütlenme içinde kuralları uygulamak üzere bir idare heyeti mevcuttu. İlgili esnafın ileri gelen ustalarından teşkil edilen bu idare heyetinde, başkan olarak esnafın seçtiği kethüdanın önemli bir yeri vardı. Kethüdanın yardımcısı durumunda olan görevli ise yine ilgili esnaf mensubu arasında seçilen yiğitbaşıdır. Bunların yanında Ahi Baba, duacı, çavuş gibi görevliler de bulunur.
İstanbul esnafı, bu klâsik yapılanması içinde İmparatorluğun diğer bölgelerindeki esnaf grupları ve zümresi için her zaman bir model olmuştur.
Bu örnek model içinde XX. yüzyılın başlarında İstanbul’da kethüdalıklara bağlı çeşitli esnaf birimlerinin sayısı 300 civarındaydı. Kısa bir süre sonra İstanbul esnafı, çeşitli cemiyetler halinde teşkilatlanmaya başladı. Benzer teşkilatlanmalar, Cumhuriyetin ilk yıllarında da devam etti. Ancak kısa bir süre sonra esnaf ve sanatkârlar, yerel yönetimden alınarak merkezî yönetime bağlandı (1925). 1943 yılına kadar devam eden bu bağlılık, çok sıkı bir bağlılık değildi. 1943’te kabul edilen bir kanunla Esnaf Odaları, Ticaret ve Sanayi Odaları düzeyindeydi. Bu bağlamda İstanbul esnaf ve sanatkârları, mesleklerine göre yeniden gruplandırıldı. Daha sonra Abdullah Caner’in gayretleriyle Esnaf Dernekleri ve Esnaf Birlikleri yasası çıkarıldı (1949) ve yeni bir döneme girildi. Bu bağlamda İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Dernekleri Birliği kuruldu (1951). Kurucu Başkanlığa Berberler Derneği Başkanı Adil Vardarlı getirildi. Aynı yıl Adil Vardarlı’nın görevden çekilmesiyle yerine Mahmut Erbil geldi. 1953’te lokantacılardan Yusuf İncegüzel, 1957’de Abdullah Özaydın ve yine aynı yıl Hüseyin Kiremitçi, 1958’de Yusuf İncegüzel, 1960’da Şeref Özenç, bunu takiben Adil Vardarlı, 1962’de Mecit Çetinkaya, 1969’da Hüsnü Çınar, 1984’te Suat Yalkın ve 23 Ocak 2009 tarihinde Yönetim Kurulu kararı ile Faik Yılmaz başkanlığa getirildi. 9 Mayıs 2010 tarihinde gerçekleşen 33. Genel Kurul’da yeniden Birlik Başkanlığı’na seçilen Yılmaz, 11 Mayıs 2014 tarihinde yapılan 34. Genel Kurul’da tekrar Birlik Başkanlığına getirildi.
Türkiye’nin en eski sivil toplum ve meslek kuruluşlarından olan İSTESOB’un 1950’li yıllardan itibaren gelişmesinde ve halkla bütünleşmesinde Abdül Ersuna’nın himmet ve gayretleri oldu. Bu gelişme içinde İSTESOB, bugün emeğini sermayesi ile birleştirmiş esnaf ve sanatkârların üye olduğu İstanbul genelindeki 152 meslek odasının bağlı bulunduğu bir birliktir. Kısa adı İSTESOB olan bu birlik, gıda, tekstil, metal, ahşap ürünleri, taşımacılık ve ulaştırma gibi sektörlerin hizmet ve imalat erbabının bağlı olduğu, aileleri ile birlikte 2 milyon insanı İstanbul genelinde temsil etmektedir. Üyelerinin ticarî ve teknik gelişimi ile eğitimlerine katkıda bulunan, her türlü ekonomik ve sosyal hakları için mücadele veren İSTESOB, sadece Ahilik ve Ahilik kültürü ile ilgili değil, Ahiliğin köklerinin olduğu Orta Asya ile ilgili de öncü çalışmalar yapmaktadır. Bu bağlamda İSTESOB, evrensel düzeyde konferanslar ve sempozyumlar düzenlemekte ve bunları bilim dünyasının istifadesine sunmaktadır. İSTESOB, Ahilik, esnaf ve sanatkârlarla ilgili bugüne kadar 20 civarında bilimsel eser yayımladı. Bu eserlerden ilki Cemal Kutay’ın Türk Emek Nuru / İl Çağlardan Günümüze Esnaf ve Sanatkârlar Tarihi (İstanbul 1975, 27 s.), en sonuncusu ise Osmanlı esnaf ve sanatkârlarıyla ilgili birçok bilimsel makaleyi ihtiva eden CIEPO 19: Osmanlı Öncesi ve Dönemi Tarihi Araştırmaları (İstanbul 2014, I-II, 1081 s.)’dır.
Sadık GÖKSU