Arapça, yardım istemek demektir. “Meded yâ şeyh!” “Meded yâ Gavs!” diye maneviyat üstadlarından yardım isteme olayına istimdâd denir. Müridin başı dardadır “Meded” diye samimi bir şekilde yardım ister. Allah şayet dilerse bu yardım isteğini maneviyat üstadına duyurur. Özü, rahmetten ibaret olan bu muhterem zât, yardım göndermesi için elini açar, Allah’a dua eder. Eğer Allah, o duayı kabul ederse, yardım darda kalan kişiye ulaşır. Yani, darda kalmaktan kurtaran Allah’tır. Şeyh değildir. Şeyh kurtardı, diyen şirke düşer. Şeyh, sadece dua ile darda kalana yardıma koşan bir kuldur. Yardım Allah’tandır. Dua yolu ile yardım talebinde bulunmak meşrudur. Peygamber Efendimiz’in (s) “Günahsız ağızdan dua isteyiniz” hadis-i şerifi ile “sabır ve dua ile istiane (yardım isteğin) de bulununuz…” (Bakara/163) âyeti ışığında, birinin mü’min kardeşinden “yarın fizik sınavımın başarılı geçmesi için dua eder misiniz?” isteğinde bulunması işte bu kabildendir.
İstimdadın şer’î kökleri “dua” ile ilgili naslara dayanır.