“Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiri (düzenlemesi)dir. Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.” (Yasin, 36/38–40)
Üzerinde yaşadığımız dünya, hikmet yurdudur. Sadece bizim gezegen mi? El-bette bu hikmetli yaratılış, tüm kâinata hâkimdir. Yüce Allah’ın kusursuz düzeni ve sonsuz ilmi tüm eşya üzerinde sergilenmiştir.
Bu dünyada ihtiyacımız olan her şey hazırlanmış bir sofra gibi önümüze seril-miştir. Bu düzenlemede hiçbir şey eksik bırakılmamış, her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştür. Gece ile gündüzün gidip gelmesi, mevsimler, yağmur yağ-dıran bulutlar, toprağın çıkardığı çeşit çeşit bitkiler, etrafımızı saran sayısız hayvan cinsi ve uzay boşluğundaki sayısız gök cismi… Her şey bizim için ve düzenli bir şekilde yaratılmıştır. Nitekim yüce Allah, yarattığı bu ihtişamlı âleme şöyle dikkatlerimizi çekiyor:
“O, yedi göğü uyum ve ahenk içinde tabaka tabaka yaratandır. Rahman’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun? Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) aciz ve bitkin halde sana dönecektir.”
Ayetlerde de bildirildiği üzere evrendeki her şey mükemmel bir düzene ve uyu-ma sahiptir. Yüce Allah’ın yarattığı, ince hesaplar gerektiren bu mükemmel düzeni ve ince detayları bilim adamları uzun uzun araştırmakta ve büyük hayranlık duy-maktadırlar. Yaptıkları buluşlarında ve icatlarında, bu mükemmel kâinat onlara en büyük ilham kaynağı olmaktadır.
Dikkatle incelersek evrendeki bu intizam birden bire olmamakta, safhalar hâlinde yavaş yavaş gerçekleşmektedir. Bir çekirdeğin kabuğunu yararak açılması, yüce Allah’ın “Fettâh” isminin tecellisidir. Yerin çekimine rağmen yukarıya doğru başlayan hikmetli ve intizamlı yürüyüş. Derken fidan devresine erişmesi. Boy atma ve kalınlaşma devreleri ve sonunda çiçek açıp meyve vermesi… Her meyvenin de büyümesi, kemale ermesi ve o yumuşak meyveden sert çekirdeklerin süzülmesi, yine birden bire değil; safhalar hâlinde gerçekleşmekte. Her safhası ilim ve hikmetle yürütülen bu akıl almaz faaliyetler, yeryüzünü değişik tablolarla doldurur ve bizi bu ilâhî sanatlara hayran bırakır.