Yavuz Sultan Selim’in 1520 yılında ölümü üzerine tek oğlu Süleyman tahta geçti. Avrupalılar’ın “Muhteşem Süleyman” olarak nitelendirdikleri bu hükümdar döneminde Osmanlı İmparatorluğu tartışmasız dünyanın en güçlü devleti hâline gelmiştir.
İç İsyanlar
Kanunî’nin ilk zamanlarında çeşitli iç isyanlar çıkmıştır. Bunların en önemlileri Memlûklar’ın eski Şam Valisi Canberdi Gazalî’nin, Mısır’da Ahmed Paşa’nın (1521), Şiî temayüllü Kalender İsyanı (1524), gene Şiî temayüllü Bozoklu Baba Zünnûn isyanıdır.
Osmanlı-Macar-Avusturya-Almanya İliikileri
Kanunî Sultan Süleyman’ın tahta çıkışını tebrik etmeyen Macarlar, üstelik göndermedikleri vergiyi istemeye giden Behram Çavuş’u da öldürmüşlerdi. Bunun üzerine Macar seferine çıkan Kanunî, 1521 yılında Belgrat’ı kuşatarak zapt etti. Belgrat’ın zaptı Orta Avrupa’nın tehlikeye düşmesi demekti. Macar Kralı karısının ağabeyleri olan Alman İmparatoru Şarlken ile Avusturya Kralı Ferdinand’a güvenmekteydi. Bu sırada Fransa Kralı I. Fransuva, Alman İmparatoru’na esir düşmüştü. Fransa Kralı’nın annesi oğlunun kurtarılmasını Kanunî’den rica etmişti. Bunu fırsat bilen Kanunî Macar seferine çıktı. Macar Kralı II. Layoş, Avrupa devletlerinden yardım istedi. Geri çekilen Macar kuvvetleri nihayet Mohaç Ovası’nda Türk kuvvetlerinin karşısına çıktı. 1526 yılında yapılan Mohaç Savaşı’nda Kanunî Sultan Süleyman Macarlar’ı ağır bir yenilgiye uğrattı. Kral II. Layoş kaçarken boğularak öldü. Budin’i de ele geçiren Kanunî, Macar Krallığı’nın başına Jan Zopolyo (Yanoş)’yu atayarak geri döndü. Osmanlı ordusunun dönmesinden sonra Avusturya Kralı Ferdinand Macar topraklarına girdi. Yanoş Lehistan’a kaçtı. Oradan Kanunî’ye başvurarak korunmasını istedi. Bunun üzerine Kanunî Sultan Süleyman Avusturya seferine çıktı. Tarihte I. Viyana Seferi olarak bilinen 1529 seferi sonunda Budin tekrar alındı. Viyana kuşatması ise mevsimin ilerlemesi sonucu kaldırıldı. Ferdinand daha sonra başvurarak vergi vermek şartıyla Macar Krallığı’nın kendisine verilmesini istediyse de Kanunî kabul etmedi. Macar içişlerine tekrar karışmaya başlayan Ferdinand Budin üzerine yürüdüyse de Türk akıncılarının hareketini öğrenerek geri döndü. Kanunî Sultan Süleyman bunun üzerine Alman Seferi’ne çıktı (1532). Ancak ne Ferdinand, ne Alman İmparatoru Şarlken, Türk ordusunun karşısına çıkmaya cesaret edemedi. Nihayet taraflar arasında barış yapıldı (1533). Bu barışta Yanoş’un Macar Krallığı Ferdinand tarafından tanındı. Avusturya Arşidükası Veziriâzamla protokol bakımından eşit sayıldı. Elinde bulundurduğu Macar toprakları için Avusturya her yıl Osmanlı Devleti’ne 30.000 altın vergi verecekti.
Avusturya ile yapılan barış 1541 yılında Macar Kralı Yanoş’un ölümüyle yeniden bozuldu. Macar Krallığı’nı ele geçirmeye çalışan Ferdinand’a karşı Yanoş’un bebek yaşta bıraktığı çocuğunun annesi Kanunî’den yardım istedi. Avusturya ordusunun Budin’i kuşatması üzerine sefere çıkan Kanunî düşman ordusunu bozguna uğrattı. Budin bir beylerbeylik hâlinde Osmanlı topraklarına katıldı. İzabella ve oğlu Sigismund Transilvanya (Erdel) Beyliği’ne gönderildi. Macaristan’ın kuzey bölümü de Avusturya’nın elindeydi. Böylece ortadan kalkan Macaristan Devleti’nin toprakları üçe bölünmüş oldu. Ferdinand ile mücadeleler daha sonra da devam etti. Ancak 1562 yılında Ferdinand 8 yıllık bir barış yaparak savaşa son vermek zorunda kaldı. Ancak Ferdinand’ın ölümü ile başa geçen oğlu Maksimilyen barışı bozdu. Bunun üzerine Kanunî tekrar Avusturya üzerine sefere çıkarak Zigetvart’ı aldı (1566). Savaş sırasında ölen Kanunî’nin bu son seferi oldu.
Deniz Seferleri
Karadaki zaferlere paralel olarak denizlerde de büyük fetihler yapıldı. Akdeniz bir Türk Gölü hâline geldi. İlk olarak Sen Jan şövalyeleri’nin elindeki Rodos Adası fethedildi (1522). Daha sonra Osmanlı hizmetine giren Barbaros Hayreddin Paşa sahibi olduğu Cezayir’i Osmanlı ülkesine kattı (1529). Cezayir Beylerbeyliği ve Kaptan-ı Deryalığa getirilen Barbaros Hayreddin Paşa, Türk deniz tarihinin en büyük zaferini kazandı. 1538 tarihinde Andrea Doria idaresindeki Haçlı donanmasını Preveze önlerinde bozguna uğrattı. Daha sonra Fransızlar’a yardım için gönderilen Barbaros Hayreddin Nis şehrini aldı (1543). Barbaros Hayreddin dönemi Türk Denizciliği’nin en yüksek dönemi oldu. Akdeniz bir Türk Gölü hâline geldi. Bu büyük Türk Amirali 1546 tarihinde öldü.
Barbaros Hayreddin’den sonra Türk Denizciliği’nin büyük ismi Turgut Reis’in yardımıyla 1551 yılında Trablusgarb fethedildi. Preveze’den sonra ikinci bir darbeyi Andrea Doria Cerbe önlerinde yedi. Piyale Paşa komutasındaki Osmanlı donanması, Turgut Reis emrindeki donanmayla birleştikten sonra Cerbe önlerinde Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasını ağır bir yenilgiye uğrattı (1559). Bu savaştan sonra Cerbe Adası İspanyollar’dan alındı. Kanunî, Türk gemilerine zararı dokunan Malta korsanlarını ortadan kaldırmak üzere Piyale Paşa ve Vezir Mustafa Paşa komutasında bir donanmayı Malta’nın fethine memur etti. Turgut Paşa’ya da bu donanmaya katılması emredildi. 1565 tarihindeki Malta kuşatmasından sonuç alınamadı. Malta kuşatmasında Turgut Reis şehit oldu.
Kanunî zamanında denizlerde yapılan seferlerden Hint seferleri de oldukça önemlidir. Baharat Yolu’nun Portekizliler tarafından ele geçirilmesi tehlikesine karşı bu seferler dört defa yapılmış ancak sonuç alınamadan yarıda bırakılmıştır. Birinci sefer 1538 yılında Mısır Valisi Hadım Süleyman Paşa tarafından yapıldı. Hindistan’ın batısındaki Diyu Adası’na kadar ulaşıldı. Ancak Aden Müslüman hükümdarının iki taraflı politikası karşısında Süleyman Paşa geri döndü. İkinci sefer Piri Reis tarafından 1551 yılında yapıldı. Maskat’ı zapt eden Piri Reis, Hürmüz Boğazı’nı Portekizliler’in kapatması üzerine üç gemi ile Süveyş’e döndü. O’nun bu korkak hareketi hayatına mal oldu. Üçüncü sefer Basra’da bırakılan donanmanın geri getirilmesi için 1552 yılında yapıldı. Murad Reis Hürmüz Boğazı’nda Portekiz donanması karşısında çok kayıp vererek Basra’ya dönmek zorunda kaldı. Bunun üzerine Seydi Ali Reis 1553 yılında dördüncü Hint seferine memur edildi. Seydi Ali Reis Hürmüz Boğazı’nı geçerek Portekizliler’i yendi. Ancak fırtınaya yakalanarak birçok gemisini kaybetti. Hindistan kıyılarına çıkan Seydi Ali Reis karadan üç buçuk yıllık zahmetli bir yolculuktan sonra İstanbul’a döndü.
Osmanlı-Fransız İlişkileri
Fransuva’nın annesinin Kanunî’den yardım istemesi ile başlayan Osmanlı-Fransız ilişkileri giderek yoğunlaştı. Fransa’yı Hıristiyan dünyasından koparmak için hiç olmazsa tarafsızlaştırabilmek için Kanunî bu Hıristiyan hükümdarına yardım elini uzattı. 1525 yılında Şarlken’e esir düşen Fransuva, Mohaç Zaferi’ni takiben serbest bırakılmıştı. Kanunî’nin I. İran Seferi dönüşünde hükümdarı tebrik eden Fransız heyeti ile bir ticaret anlaşması imzalandı. Tarihlerimizde “Uhud- Atika” veya “İmtiyazat-ı Mahsusa” olarak belirtilen bu antlaşma Batı kaynaklarında Kapitülasyonlar olarak bilinmektedir. 1535 yılında imzalanan Kapitülasyonlar her iki hükümdarın hayatta kaldıkları sürece devam edecekti. Ancak Fransızlar her hükümdar değişikliğinde tekrar müracaat ederek bu imtiyazları uzattırmışlardır.
İran Seferleri
Yavuz Sultan Selim zamanında bozulan İran ilişkileri Kanunî Sultan Süleyman zamanında savaşa dönüştü. Kanunî saltanatı süresince İran’a üç büyük sefer düzenledi. Bunların ilki 1534 yılında oldu. Irakeyn Seferi olarak bilinen bu sefer sonunda Bağdat Osmanlı topraklarına katıldı. İkinci sefer 1548 yılında yapıldı. 1549 yılında da devam eden bu sefer sonunda Gürcistan’a kadar gidilerek 20 civarında kale fethedildi. Kanunî’nin üçüncü seferi olan Nahçıvan Seferi 1553 yılında oldu ve Nahçıvan, Erivan (Revan), Karabağ tarafları Osmanlı ülkense katıldı. Bu savaşlar sırasında Osmanlılar’a karşı başarı sağlayamayacağını anlayan İran Şahı ile 1555 yılında Amasya Antlaşması imzalandı. Azerbaycan, Tebriz, Doğu Anadolu ve Irak-ı Arap bu antlaşma ile Osmanlılar’a terk ediliyordu.