Doğduğu yer, yaşadığı dönem, şiirleri ve öldüğü yer konusunda pek çok ihtilâf olan şöhretli Türk halk şâiri. Araştırmacılar genellikle şiirlerine 17. asır cönklerinde rastlandığı için bu asırda yaşamış olabileceğini öne sürmüşlerdir; fakat cönklere şiir kaydedilmesi geleneğinin daha önceki asırlarda pek bulunmaması ve bahsedilen asırda yaygınlık kazanması bu geniş tarihlemenin bir alt terminus (sınır) kabûl edilemeyeceğini düşündürmektedir. Ayrıca 1546’da tamamlanan Lâtifî tezkiresinde Kar’oğlan adıyla geçmesi, Sultan (III.) Murad’ın 1582 yılında yaptırdığı sünnet şölenini anlatan Surnâme-i Hümâyûn’da “kimi Karacoğlan türküsü ile gönlün eğlendirir” ifâdelerinin yer alması, yine 16. asır bürokratı Gelibolulu Mustafa Âlî’nin görgü ve ahlâk kurallarını anlatan bir telifinde (Mevâidün Nefâis fi Kavâidi’l Mecâlis) adının şâir olarak zikredilmesi, 17. asır şâiri Âşık Ömer’in Şâirnâme’sinde çağdaşlarından bahsettikten sonra “Karac’oğlan eski meseldir” demiş olması, bir şiirinde geçen Şirvan’ın alınışına (1578 – 1579) yapılan atıf, çok güvenilir bir belge niteliği taşımamakla birlikte, “Sekseninde beratçığım yazıldı / doksanında kan damarım üzüldü / Yüz yaşında âzâlarım çözüldü” gibi bâzı mısrâlarından uzun bir ömür sürdüğü istidlâl edilebilecek bu Türkmen halk şâirinin 15. asır sonları ile 16. asırda yaşamış olduğu iddiâsını güçlendirir.
Karacaoğlan’a atfedilen çeşitli şiirlere göre kendisini Erzurumlu, Kırşehirli, Binboğalı kabûl etmek mümkündür; fakat daha uzak iddialar da söz konusu edilmiş, meselâ W. Radloff Belgradlı olduğunu ileri sürmüştür. Yine Radloff’a göre asıl adı Simâyil’dir. Bazı kaynaklar ise adının Hasan, babasının da Kara İlyas olduğunu kaydederler. Doğum yeri hakkında şimdilik en kuvvetli ihtimâl Bahçe ilçesinin Farsak köyünde doğmuş olması ihtimâlidir. Daha genel bir ifâdeyle yazacak olursak, o, Güney Anadolu Türkmenlerindendir.
Ölüm yeriye ilgili de ihtilâflar mevcuttur. Tarsus yakınlarındaki Eshâb-ı Kehf mağarasında intihar, Maraş civarındaki Cezel yaylasında öldüğü yâhut İçel’n Mut ilçesindeki Çukur köyünde medfûn olduğu veya Erzurum Oltu’daki Penek köyünde ölüp Zemzem Dağı’ndaki Yasamal Yaylası’nda gömülü olduğu gibi iddiâlar bahis mevzuudur.
Görüldüğü üzere hemen pek çok halk şâirinin başına gelen Karacaoğlan’ın da başına gelmiş, belirsiz zaman ve mekânlarda halkının dilinde ve gönlünde yaşamış ve hâlâ yaşamayı sürdürmektedir. Kendisine atfedilen şiirler de aynı gelenek uyarınca bâzen eski bir şiirin varyantıdır, bazen de söyleyişi onu andıran başka halk şâirlerinin dağarcığından çıkmıştır. Onun şiiri, Tanrı’dan ziyâde insana dönük ve hiçbir tasavvufî unsurun yer almadığı lâdinî bir şiirdir. Hayâlci değil gerçekçi olan Karacaoğlan, süs ve gösterişten uzak, söylemek istediklerini doğrudan söyleyen, merkezî yerlerde yaşayan halk şâirlerinin etkisinde kaldığı Dîvân edebiyâtı unsurlarından müteessir olmamış ve temel konusu maddî aşk olan, “Nerde güzel görsen orda kalırsın /Ben senin derdini çekemem gönül” ifâdelerinde görüldüğü gibi, her güzelliğe, her dilbere karşı istekle dolu, tutkulu, “Söyleyim ben sana sözün doğrusun / Soyunup koynuna girmeye geldim” mısrâlarından ve pek çok benzerlerinden de anlaşılacağı üzere sevmek ve sevişmek konusunda serbest, tabiatın içinde katı kural ve yasaklardan âzâde Türkmen oymak hayâtının parçası şeklinde vasfedebileceğimz bir halk şâiridir.