Müteselsil kefalet de denilen kefil, toplumsal bütünlük ile üretim ve tüketimde asırlarca süren güven ortamının kaynağıdır. Zincirleme kefalet, bütüncül hayat anlayışının, uygulamada somutlaşmasıdır. Zincirleme kefalet, sorumluluğun sonuca dönük irtibatlı olan herkese kademeli yüklenmesidir. Birinci derecede sorumlu olanın ihmali halinde, ikinci derecede sorumlu olan devreye girmek durumundadır. Muallim Cevdet’in İbn Battuta’dan naklen anlattığına göre, şed törenlerinde naip, yeni usta için kalfasını “meslekteki babası” olarak belirleyebilmektedir. Fakat usta “meslek babası” olarak başka birini seçme hakkına da sahiptir. Meslek babası olmayı kabul etme, “kefili olma” anlamına gelmektedir. Kuşak bağlayan, yeni ustanın yapacağı meslek ihlallerini kontrol edecektir. Usta, kötü ahlâk sahibi ise kefalet üstlenecek olan “meslek babası” olmayı kabul etmeyebilir. Yalnız bu, az rastlanan bir durumdur. En özel anda meslek babası, biat alır. Biatın özel şekli vardır. Buna “Ahi tutuşu” denir.
Fütüvvet ve Ahi teşkilatındaki hiyerarşi, aslında aynı zamanda zincirleme kefalet silsilesinin formülüdür. Şeyhü’l-meşayih bütün zümrelerin temsilcisidir. Meslekteki Gayrimüslimler de şeyhlik harcı ödeyerek genel başkan önünde sadakat yemini edip, Müslümanlar gibi ahitleri yerine getirmektedir. Yalnız Tanzimat Fermanı’ndan sonra Gayrimüslimler, kendilerini şeyhler şeyhine bağlılık yükümlülüğünden kurtulmuş addetmişlerdir.
Zincirleme kefalet, hayatın her alanını kapsar. Esnaf ve halk, dükkânının, evinin önünü, sokağını temiz tutmaya mecburdur. Sokağa süprüntü dökülmeyecek, hayvan ölüsü, pis su atılmayacaktır. Atılırsa, halktan mahalle imamları, esnaftan esnaf kâhyaları, sonuçta hepsinden İstanbul kadılığı sorumlu olacaktır. 1894 tarihli irade, zincirleme sorumluluk anlayışının son devirlerde de devam ettiğini göstermiştir.
Bekâr uşakların düzeni ve kontrolünden öncelikle çalıştıkları yerlerden dolayı esnaf loncaları, ardından bostancıbaşı ağa, yeniçeri ağası ve İstanbul kadısı sorumludur. İşsiz, serseri takımı şehirde toplanmasın diye kefalet zinciri sıkı tutulup yerleştirilmiştir. İskelelerde ne kadar hamal-kayıkçı, hamamlarda ne kadar tellak-natır, dükkânlarda ne kadar “bekâr uşağı esnaf, çırak” varsa, ihtisap ağalığı ile semtin şer‘î mahkemesi tarafından tayin edilen güvenilir kimseler ve her esnafın kâhya ve yiğitbaşıları tarafından isimleri, yüz şekilleri, vilayetleri ve kefillerinin isimleri yazılıp tespit edilmekte, denetleme yapılırken gerekirse kefaletler yenilenmektedir. Kayıtsız ve kefilsiz hamal, tellak, natır, tellak şakirdi bulurlarsa, ihtisap ağalığına getirirler. Bunları çalıştıran hamamın hamamcısı, iskelenin hamallar kâhyası, derhal İstanbul’dan çıkartılarak hamamı kapatılır. Ardından hamamcılar yiğitbaşısı da cezalandırılır. Zincirleme kefalet, müeyyide uygulamasını getirmektedir.
İstanbul ve çevresinde çalışabilmek için zincirleme kefalet mecburiyeti bulunmaktadır. Gedikler, zincirleme kefaleti kurumlaştıran, bekâr uşakları arasından kötülük yoluna sapacak olanların ayaklarına kuvvetli bir bağdır. Gedik, aynı zamanda bir iş ve işçi sınırlamasıdır. İstanbul’un bağ, bostan, değirmen sayısı, iş yerleri, içlerinde çalışan amele, ırgat, yanaşma sayısıyla birlikte tespit edilmiştir. Bunların dışında, izinle yeni gedik ihdas edilmedikçe, kimse değirmen, bostan açıp insanları çalıştıramaz. Yapı amelesi, liman çalışanları, fırın uşakları, hamam uşakları gibi her grup, kendi gediği ile irtibatlı çalışmaktadır. Her gedik mensubu, tavır, hareket, ırz bakımından zincirleme kefaletle bağlanmıştır. İhtiyaç olursa, kâhyalar aracılığı ile devlete bilgi verilerek taşradan yeni gelen işçi, gedikte boşalan yere girecektir.
Zincirleme kefalet ya da müteselsil sorumluluk sivil insiyatifi, uyanık tutma düşüncesinin bir ürünüdür. Fakat zincirleme sorumluluğun gerisinde Lonca kurumunun kendi iç denetimini işletmek vardır. Ayrıca başta merkezî otoriteyi temsil eden sadrazam olmak üzere devlet adamlarının denetim ve ceza sistemi işi pekiştirmiştir.
Caner ARABACI
KAYNAKÇA
Bayram Nazır, Dersaadet’te Ticaret, İstanbul 2011, s. 37, 131;
Reşat Ekrem Koçu, Tarihte İstanbul Esnafı, İstanbul 2002, s. 75, 83, 95, 135, 137, 163, 169, 175, 183, 195-196, 206; Mahkeme Kayıtları Işığında 17. Yüzyıl İstanbul’unda Sosyo-Ekonomik Yaşam / Socıal and Economic Life in Seventeenth-Century Istanbul Glimpses from Court Records, Cilt 4/Volume 4, Devlet-Toplum İlişkileri (1661-97)/State-Subject Relations (1661-97), (ed. Timur Kuran), İstanbul 2011, s. 243-244; Muallim Cevdet, İslâm Fütüvveti ve Türk Ahîliği İbn-i Battuta’ya Zeyl, (çev. Cezair Yarar), İstanbul 2008, s. 356-366.