“Benim bir düşüm var: Günün birinde, Georgia’nın kızıl tepelerinde, eski kölelerin oğullarıyla eski köle sahiplerinin oğulları kardeşlik masasında birarada oturabilecekler.”
Martin Luther King, Jr. – 1963
1960 yılına gelindiğinde hükümet vatandaşların yaşamında giderek büyüyen bir güç olmuştu. 1930’lar boyunca Beyaz Saray, Büyük Bunalım’ın yarattığı yaraları sarmak için yeni yasalar önermiş ve Kongre ile yakın işbirliği yapmıştı. Amerika’daki yaşamın pek çok yönü ile ilgilenmeleri için yeni kamu kuruluşları yaratılmıştı. İkinci Dünya Savaşı sırasında federal hükümetin görevlendirdiği sivil sayısı 1 milyondan 3,8 milyona yükseldi, 1950’lerde de 2,5 milyon dolayında sabitleşti. 1929’da 3,1 milyar dolar olan federal harcamalar,1953’te 75 milyar dolara yükseldi ve 1960’larda da 150 milyar doları aştı.
Pek çok Amerikalı, hükümetin artan rolünü kabullenmekle birlikte bunun ne dereceye kadar genişleyeceği konusunda anlaşmazlığa düştü. Demokratlar, hükümetin gücünü büyüme ve istikrarı güvence altına almak için kullanmasını istiyorlardı. Eğitim, sağlık ve sosyal yardım konularında hükümet katkısının arttırılmasından yanaydılar. Cumhuriyetçiler ise, hükümetin temel ve gerekli sorumluluğunu kabul ediyor; buna karşılık, harcamaların sınırlanmasını ve bireysel girişimlerin yeniden canlandırılmasını istiyorlardı.
1960 seçimlerinde başarılı olan Demokrat partili 43 yaşındaki John F. Kennedy, başkanlığı kazanan en genç kişiydi. Rakibi Richard Nixon’la televizyonda yaptığı tartışmalar sırasında, yetenekli, iyi konuşan ve enerjik bir aday olarak görülmüştü. Seçim kampanyası sırasında, “istesek de istemesek de Yeni Sınır burada” olduğu için yeni yıllara atak bir biçimde girilmesi gereğinden söz ediyordu. And içme töreni sırasında yaptığı konuşmayı güzel bir biçimde dile getirdiği bir istekle bitirmişti: “Ülkenizin sizin için ne yapabileceğini değil, sizin ülkeniz için ne yapabileceğinizi sorgulayın.” Kısa süren başkanlığı boyunca Kennedy, sahip olduğu zarafet, espri anlayışı ve davranış biçimi sayesinde kendisini sevdirmeyi başarmış ve geleceğin politikacılarını etkilemişti.
Kennedy tüm vatandaşlara ekonomik yardımda bulunmak için güçlü bir önder gibi davranmayı istemişse de seçimi kıl payı kazandığı için bu arzusu sınırlanmıştı. Demokrat Parti Kongre’deki her iki mecliste de çoğunluğa sahip olmakla birlikte, Güneyli muhafazakarlar eğitime federal yardım yapılmasına, yaşlılara sağlık sigortası sağlanmasına ve bir Kent İşleri Bakanlığı yaratılmasına direndiler. Bu nedenle de, tüm açıklamalarına karşın Kennedy politikasını uygulamada çok kez sınırlı kaldı ve zorlandı.
Önceliklerden biri ekonomik gerilemeyi durdurmak ve büyümeyi başlatmaktı; fakat, 1962’de hükümetin çelik endüstrisindeki fiyat artışlarını aşırı bulması üzerine bunu geri aldırmaya çalışan Kennedy iş alanındaki liderlerin güvenini yitirdi. Amacına erişmekle birlikte önemli bir destek kaynağını küstürdü. Daha sonraları, sermaye yaratmak ve ekonomiyi canlandırmak amacıyla büyük vergi kısıntıları yapılmasını isteyince, Kongre’deki muhafazakar muhalefet bu önlemin kabulüne ilişkin tüm umutları yok etti.
Kennedy yönetiminin genel yasama sicili pek parlak olmadı. Başkan, vatandaşlık hakları hareketi önderlerine yönelik belirli davranışlar sergilediyse de, anılan hareketin amaçlarını tümüyle sağlamasını hemen hemen başkanlığının son günlerine kadar başaramadı. Devlet okullarına yardım yapılmasında ve yaşlılara sağlık sigortası sağlanmasında başarısız oldu. Asgari ücrette çok küçük bir artış elde edebildi. Bunlara karşın, uzay programı için ödenek kopardı ve gelişmekte olan ülkelerin kendi gereksinimlerini kendilerinin karşılamasına yardım edecek görevlilerin gönderilmesi için Barış Gönüllüleri örgütünü kurdu. Kennedy görev süresinin son yılı için çok iddialı bir yasama programı hazırlamıştı; fakat, 23 Kasım 1963’te Texas’ın Dallas kentine yaptığı ziyaret sırasında üstü açık bir otomobilde iken öldürüldü. Daha önceki bir kuşak Franklin Roosevelt’in ölümünden nasıl etkilendiyse, bu olay da belirleyici bir an oluşturdu ve etkisini bir kuşak boyunca sürdürdü.
Geriye bakıldığında, Kennedy’nin bir liberal olarak ünlenmesinin, politikasını uygulayabilmesinden daha çok ideallerinden ve davranışlarından kaynaklandığı görülür. Buna karşın, başkanlığının son yılında başlattığı gündem 1964-1966 yıllarında yasallaştırıldığı için, ölümünden sonra, değişiklik yaratan bir liberal güç olarak tanımlanmıştır.