“İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz, kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz…” (İsrâ, 17/7)
İnsan yaratılış olarak hem iyilik yapmaya ve hem de kötülük yapmaya yetenekli bir varlıktır. Zaten böyle olduğu için Cenab-ı Hak onu imtihan etmektedir. Nitekim ayette kimin daha güzel amel işlediğini denemek için ölüm ve hayatın yaratıldığı ifade edilmektedir (Mülk, 67/2). Bu imtihanda başarılı olabilmek için iyilik ve kötülük yollarının neler olduğu da ayrıca insana gösterilmiştir.
Esasen bizim yaptığımız iyilik ve kötülükler kendi lehimize ve aleyhimize ol-maktadır. Çünkü konumuzu teşkil eden ayet, iyilik ederseniz kendinize iyilik et-miş olursunuz, kötülük ederseniz onu da kendinize yapmış olursunuz, diye bizi uyarmaktadır. Bir bakıma Allah, iyilik veya kötülük işlememiz konusunda kendi irademizle bizi baş başa bırakmaktadır. Ancak, Allah bizim iyilik yapmamıza rıza göstermekte ve bundan hoşnut olmakta, kötü fiiller işlememize ise razı olmamak-tadır. Cenab-ı Hak bizim işlediğimiz iyiliklerin karşılığını vermekte ve hiç kimseye haksızlık yapmamaktadır. Nitekim ayette, “Şüphesiz Allah (hiç kimseye) zerre kadar zulüm etmez. (Yapılan) çok küçük bir iyilik de olsa onun sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir mükâfat verir.” (Nisâ, 4/40) buyurulmaktadır. Peygamberimiz (s.a.s) de yüce Allah’ın iyiliklerin karşılığını binlerce iyilikle artıracağını vurgulamıştır (Tirmizî, “Da’avât”, 36). Ayet ve hadislerde yer aldığı gibi kişinin yaptıklarının karşılığı-nı göreceği, dolayısıyla her ne yaparsa kendisi için yaptığını bilerek ona göre hareket etmesi gerektiği mesajı verilmektedir.
Yaptığımız iyililiklerin karşılığı bizlere tam olarak ödenecektir. Kur’an-ı Kerim’de kıyamet günü adalet terazilerinin kurulacağı, hiçbir kimseye zerre kadar zulmedil-meyeceği ve yapılan güzel bir işin küçük miktarda da olsa getirilip ortaya konacağı belirtilmektedir (Enbiyâ, 21/47). Ayrıca iyilik edenlerin iyiliklerinin daha fazla iyilikle ödeneceği, bu dünyada iyi amel işleyen kimsenin ahiretteki amelinin de ebedî ola-cağı açıklanmaktadır. Güzel davrananlara daha güzeliyle mükâfat verilecek (Necm, 53/31), iman edip güzel davranışta bulunanların amelleri zayi edilmeyecektir (Kehf, 18/30).
Çünkü iyiliğin karşılığı ancak iyiliktir (Rahman, 55/60). İnsan salih amel işlerse kendisi için işlemiş olur. Yani faydası kendisine ait olur. Zira insana ancak çalışıp yaptığı şeyin karşılığı verilir. Fakat bir kötülük işlemişse de kendi aleyhine olur. O kötülüğün cezasını kendisi çeker (Câsiye, 45/15). Kişiye isabet eden iyilikler Allah’tan-dır. Kötülüklerle karşılaşması ise kendi yapmış olduğu fiillerden dolayıdır.
Yüce Allah bizi sınamak için musibetler verebileceği gibi yaptığımız kötülükler-den dolayı da musibetler verebilir. Ancak Rabbimiz, rahmet sahibi olduğu için, bu musibetlerle birçok günahlarımızı da affeder. Şayet Allah bizim işlediğimiz günah sayılan her kötü davranışımızdan dolayı hesaba çekerek bize ceza vermiş olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı kalmazdı (Fâtır, 35/45). Bir hadiste de mümin bir kişinin karşılaştığı her türlü musibet ve üzüntüye karşılık, hatta ayağına bir diken batma-sından dolayı Cenab-ı Hakk’ın o kişinin günahını affedeceği rivayet edilmektedir (Buhârî, “Merdâ”, 1). Yaptığımız iyilikler bizi Allah’a yaklaştırdığından dolayı küçük gibi görünse de onun önemli olduğunu düşünmeliyiz. Küçük de olsa işlediğimiz hayırlı işlerimizin karşılığını göreceğimiz gibi az miktardaki kötü fiillerimizden do-layı da ceza çekeceğimiz muhakkaktır. Çünkü iyilik yapanın ondan daha hayırlı bir iyilikle karşılığını göreceği ve kıyametin korkularından emin olacağı gibi, kötülük işleyenin de yüzüstü cehenneme atılacağı ifade edilmektedir (Neml, 27/89-90). Yine bir iyiliğin karşılığının on kat fazlasıyla ödeneceği, kötülüğün karşılığının ise sadece o kötülükle sınırlı kalacağı, Allah’ın kimseye haksızlık yapmayacağı beyan edilmek-tedir (En’âm, 6/160).
Yüce Allah bize o kadar merhametlidir ki, iyilik etmeyi düşündüğümüz ancak bunu gerçekleştirme imkânını bulamadığımız zaman bile tam bir iyilik sevabı verir. Şayet bu iyiliği gerçekleştirirsek ona on sevaptan yedi yüz katına kadar hatta daha fazla miktarda mükâfat verir (Müslim, “İmân”, 207).
O halde yapılan iyilikler hiçbir zaman boşa gitmez. Nitekim “İyilik yap denize at balık bilmezse Hâlık bilir” ifadesi de bir atasözü hâline gelmiştir.