Türk adının ilk defa resmî bir devlet adı olarak görüldüğü Türk Devleti Kök-Türklerdir. Böylece siyasî bir anlam kazanan Türk adı aynı soydan gelen değişik ad taşıyan topluluklar için bir millet adı olmuştur. Kök-Türk İmparatorluğu’nun kuruluşunda eski Büyük Hun İmparatorluğu’nun gelenekleri çok büyük rol oynamış olup bu sebeple Çin tarihleri, Kök-Türkleri, Hunların bir soyu olarak göstermekteydiler. Ayrıca Kök-Türklerin devlet teşkilâtında Hun çağından kalma birçok unvanlar ve gelenekler de vardı. Çin tarihlerinde Kök-Türk Devleti’nin kuruluşunu, şu şekilde anlatılmaktadır:
- Kök-Türk Devleti, Çin’den kaçıp Orta Asya’ya gelen ve Motun/Mete’nin soyuna mensup Pinliang Hunları tarafından kurulmuştur,
- Kök-Türk Devleti’ni kuranlar, Turfan’ın kuzeybatısında bulunan ve Tanrı Dağları’ndaki bir mağaradan çıkan dişi kurdun nesilleri idiler,
- Kök-Türk Devleti’ni kuran kavim başlangıçtan beri, Altay dağlarının kuzeyindeki Kırgızlar’la aynı soydan geliyorlardı.
Çin tarihlerinin anlattıkları her üç görüş de doğrudur. Çünkü Tanrı Dağları ile Altaylar üzerinde yaşayan Türkler, bu devletin temelini oluşturmuşlardı. Büyük Hun devletinden kalma ve büyük devlet idare etme tecrübesi olan Türk soyları da, hiç şüphe yok ki Kök-Türk Devleti’nin kurulmasına büyük katkıda bulunmuşlardı. IV. yüzyıl sonunda Orta Asya’daki Türk kavimleri, Çinliler tarafından Kaoçı, yani “yüksek arabalılar” adı ile de adlandırılmakta olup V. yüzyılda, Çin sınırından Aral Gölü’ne kadar uzanan bütün Türk kavimlerine, Çinliler tarafından bu ad genelleştirilmişti.
Kök-Türkler’in tarih sahnesine çıktıkları sıralarda Orta Asya Juan-Juanlar’ın egemenliği altında idi. Kök-Türkler de Altay Dağları civarında, önemli bir siyasî güç hâlinde onlara bağlı olarak yaşıyorlar, geleneksel sanatları demircilikle uğraşıyorlar ve Juan-Juanlar’a silah üretiyorlardı. Diğer yandan Kök-Türkler, daha 534 yıllarında Çin ile diplomatik ilişkiler kuracak bir güce erişmişlerdi. Bu sıralarda başlarında Bumın bulunuyordu. Bumın, bir Türk boyu olan Tölesler’in isyanını bastırması karşılığında Juan-Juan Kağanı’nın kızı ile evlenmek istedi. Ancak bu isteğinin kabaca geri çevrilmesi üzerine Bumın, üst üste vurduğu darbelerle onların bütün topraklarını ele geçirmiş ve bu devleti ortadan kaldırmıştır. 552 yılında meydana gelen bu mücadele sonrasında Kök-Türk Devleti de kurulmuş oldu. İl-Kağan unvanını alan Bumın, devletinin merkezi olarak da, Büyük Hun Devleti’nin merkezinin bulunduğu Orhun Irmağı’nın hemen batısını oluşturan Ötüken’i seçti.
Türk devlet geleneğine göre Kök-Türk Devleti Doğu ve Batı olmak üzere iki kanat hâlinde teşkilâtlanmaktaydı. Bu devlet yapısında Batı kanadı Doğu’nun yüksek hâkimiyetini tanımak durumunda olduğu gibi Doğu kanadı aynı zamanda merkezi de temsil etmektedir.
Bumın doğuda kağan olduğu zaman, küçük kardeşi İstemi de yabgu unvanıyla devletin batı kanadının başına geçti (552-576). Bumın Kağan’ın devleti kurduğu yıl içerisinde ölmesi üzerine yerine oğlu Ko-lo (Kara) kağan olmuştur. Ancak O’nun da erken ölümü ile kısa süren kağanlığının ardından, Bumın’ın diğer oğlu Mukan Kağan’ı (553-572) devletin Doğu kanadının başında görüyoruz. O’nun zamanında İstemi Yabgu batı kanadını yönetmeye devam etmiştir. Mukan Kağan, devleti daha da güçlendirerek, hâkimiyetini genişletmiş ve Çin üzerinde baskı kurmuştur.
Devletin Batı kanadını idare eden İstemi Yabgu, kısa zamanda, Altaylar’ın batısını Isık Göl ve Tanrı Dağları’na kadar hâkimiyeti altına aldı. Batıdaki faaliyetleri sonucunda, Ortaçağ’ın en büyük iki devleti Sasanî ve Bizans İmparatorlukları ile ilişkiler kuruldu. İpek Yolu’nu ellerinde tutan Akhun (Aftalit) Devleti, Sasanîler’le işbirliği yapılarak ortadan kaldırıldı. Toprakları Ceyhun Nehri (Amuderya) sınır olmak üzere iki devlet arasında paylaşıldı (557). Böylece Kök-Türkler egemenliklerini Kuzey Hindistan’daki Keşmir bölgesine kadar genişletmiş oldular.
Kök-Türkler’le Sasanîler’in arası İpek Yolu’nda egemenlik kurma konusundan dolayı bozuldu. Sasanîler’e karşı Bizans ile işbirliğine yönelen İstemi, İstanbul’a bir elçilik heyeti gönderdi. İmparator II. Justinos tarafından kabul edilen bu heyet, aynı zamanda Orta Asya’dan Doğu Roma/Bizans’a giden ilk resmî heyetti (568). Bizans da ipek ticaretinde Sasanîler’in aracılığından memnun değildi. Bu sebeple Kök-Türkler’e karşı bir elçilik heyeti göndererek iki devlet arasında ittifak yapıldı (571). Bu ittifak neticesinde 571 yılında 19 yıl sürecek olan Sasanî-Bizans savaşları başlamıştır. Bu savaşlar her iki devleti de sarsmış ve aynı dönemde doğup gelişen İslâmiyet’in Suriye, Irak ve İran’da yayılıp yerleşmesinde büyük rol oynamıştır. Dünya tarihinde çok önemli gelişmelere yol açan bu duruma, İstemi’nin Batı politikasının katkısı çok büyüktür.
Mukan Kağan’ın 572 yılında ölümü üzerine Kök-Türk tahtına kardeşi Ta-po geçti. Ağabeyinden sağlam bir devlet düzeni devralan Ta-po, daha çok kültür meseleleri ile uğraşmıştır. O’nun zamanında, Çin edebiyat ve fikir eserleri Türkçeye tercüme edilmiştir. Ta-po devri Kök-Türk Kağanlığı’nın en parlak devri olmakla birlikte çöküşün de başladığı devirdir. O kağanlığın kendi idaresinde bulunan doğu kanadını ikiye ayırarak doğu tarafındaki kısma kardeşi Ko-lo’nun oğlu Işbara’yı, batıdaki kısma kardeşi Jo-tan’ı tayin etti. Budizm inancının Kök-Türkler arasında bu dönemde yerleştiği ve yayıldığını da görüyoruz.
Kök-Türk Kağanlığı’nın Doğu kanadında bu zayıflama belirtilerinin görüldüğü bir sırada Batı kanadının başında bulunan İstemi Yabgu öldü (576). İstemi’nin yerine kağanlığın Batı kanadının başına oğlu Tardu geçti (576-603). Kağanlığın Doğu kanadında ise Ta-po Kağan’ın 581 yılında ölmesi üzerine yerine kardeşinin oğlu Işbara kağan oldu. Işbara’nın kağanlığı devrinde, Batı kanadında görev yapan Tardu’nun ihtirası devletin 582 yılında resmen ikiye ayrılmasına sebep oldu.
Işbara’nın kağanlığı zamanında Çin’in Doğu Kök-Türk Devleti üzerinde baskısını artırdığını görüyoruz. O’nun 587 yılında ölümünden sonra, başa geçen kağanlar zamanında bu baskı ve Çin’e has entrikalar artarak devam etmiştir. Devlet Şi-pi Kağan devrinde (609-619) toparlanır gibi olmuş ise de, O’nun ölümü üzerine Çin tehdidi kendini tekrar göstermiştir. Nihayet Kie-li, kağanlığı zamanında, 630 yılında yapılan bir savaşta yenildi ve yakalanarak Çin’e gönderildi. Bu tarih, Doğu Kök-Türklerinin istiklâlinin de sonu kabul edilir.
630 yılında başlayan Çin hâkimiyeti yarım yüzyıl sürdü. Bu süre içerisinde Çin’e karşı birçok ayaklanma gerçekleşmesine rağmen, bunların hepsi Çinliler tarafından kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Ancak bu tür hareketler, Türklerin hürriyet ve istiklâl arzularını sürekli canlı tutmuştur.
582 yılında ikiye ayrılan bu iki Kök-Türk kanadı, hâkimiyet mücadelesi yüzünden birbirlerinin düşmanları hâline gelmişlerdi. Batı Kök-Türklerinin başında bulunan Tardu, bir yandan Doğu’ya üstünlüğünü kabul ettirmeye uğraşırken, diğer yandan da batıda genişleme politikasına yönelmişti. Tardu, Maverâünnehir ve Harezm, Ötüken bölgesi, Kuzeybatı Moğolistan ve Kaşgar’a kadar hâkimiyetini genişletti. Ancak 601 yılında Çin üzerine yaptığı seferin başarısızlıkla sonuçlanması birçok Türk ve diğer kavimlerin isyanına sebep oldu. Tardu’nun 603 yılında ölümünden sonra Batı Kök-Türkleri’nde iç karışıklıklar baş gösterdi. Tardu’nun torunu olan Tong-Yabgu (619-630)’nun 630 yılında bir mücadelede ölmesi, Batı Kök-Türkleri’nin Çin’in egemenliğine görmesine sebep oldu.