Farsça, başlık demektir. Tepesi konik gibi sivri şeylere de, külah dendiği için, minarelerin en üst kısmına “minare külahı” denmiştir. Mevlevîlerin giydiği sikkeye, “Külâh-ı Mevlevi” denir. Biri, bir zor işi yapamaz veya yapmaktan usanırsa “al külahını eyvallahı içinde” der. (Bkz. Eyvallah). İçi dışına uymayan, çifte kişilik ve davranış manzarası gösteren kişilere, “gündüz külahlı, gece silahlı” denir. Anlamsız konuşanlara da “sen onu külahıma anlat” veya “sen onu kavuğuma anlat” denir. Elinden bir işi, şeyi veya imkanı kaçıran kişi “kelle sağ olsun, cihanda bir külah eksik değil”der. İstiva, denilen, yeşil şeritten dikilmiş Mevlevi sikkesine “Külâh-ı istivâdâr” denilir. Mevlevi sikkelerinin bir çeşidine de, “Külâh-ı Seyfî” adı verilir. “Külah etmek”: Aldatmak.