“Elif Lâm Râ. Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz, diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” (Hûd, 11/1-2)
Hûd suresinin ilk ayetinde Rabbimiz, Kur’an’ın hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah katından indirilen bir kitap olması yanında O’nun ayetlerinin eksiksiz, apaçık olduğuna dikkatlerimizi çekmektedir. Bunun anlamı kısaca şudur; bu ayet, Kur’an-ı Kerim’in herhangi bir insan tarafından ortaya konmuş bir kitap olmadığını, tam tersine hikmetiyle her şeyi yerli yerinde yapan ve ilmiyle her şey-den haberdar olan yüce Rabbimiz tarafından eksiksiz olarak bizlere indirilmiş ve açıklanmış bir kitap olduğunu bildirmektedir. Bu ayette olduğu gibi diğer ayet-i ke-rimelerde de Kur’an’ın Allah kelamı olduğu herhangi bir tereddüde yer bırakmadan açıkça ifade edilmektedir:
“Şüphesiz bu Kur’an sana, hüküm ve hikmet sahibi, (her şeyi) hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir.”
“Bu Kur’an, Rahman, Rahim tarafından indirilmedir.”
Ayet-i kerimelerden de anlaşıldığı gibi yüce Kitabımız Kur’an’ın ilahî bir kitap ol-duğu ve onun, bir şair, kâhin sözü değil Allah kelamı olduğu (Hâkka, 69/41-43) apaçık ortadadır.
26/210- 211.) Bütün bu gerçeklere rağmen Kur’an’ın indirilmeye başlandığı dönemde Kur’an’ın bir şair veya kâhin sözü olabileceği, ya da bir şeytan ilhamı ve vesvesesi olabileceği ve hatta Peygamberin uydurması olabileceği vb. çeşitli iftiralar atılmıştı.
Ayetlerde bu iddialara cevaplar verilerek şöyle buyurulmaktadır:
“Hâlâ Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tara-fından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki (birbirini tutmayan birçok söz ve ifadeler) bulurlardı.”
Zaten dikkat edilirse açıklamaya çalıştığımız ayetin devamında da Peygamberimi-ze hitaben; (De ki:) “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjde-leyiciyim.” (Hûd, 11/2) buyurularak Peygamberimizin konumuna işaret edilmektedir. Sevgili Peygamberimiz, uyarıcı ve müjdeleyici olarak görevini önce Mekke’de sonra da Medine’de devam ettirdi. Kur’an, bu süre içerisinde peyderpey nazil oldu. Onun ölümü ile birlikte yüce kitabımız Kur’an’ın indirilmesi tamamlanmış oldu.
Açıklamaya çalıştığımız ayet-i kerimede dikkatimizi çeken diğer bir nokta da ayette geçen “Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitap” ifadesidir. Bu ifadeye göre Kur’an’da her şey bize en ince noktasına kadar açıklanmış ve yüce Rabbimiz bu kitabı biz insanlara göndererek bizi muhatap almış-tır. Onu anlayacak ve hayatına uygulayacak olan da bizleriz. Bu kitabın gönderiliş gayesi bizzat yüce Allah tarafından açıklanıp bildirildiği gibi tüm insanlığın dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşmasıdır. Bu konuya işaretle Rabbimiz şöyle buyurmak-tadır:
“Elif Lâm Râ. Bu Kur’an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve övgüye layık, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisine ait olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Şiddetli azaptan dolayı vay kâfirlerin hâline.”(İbrahim, 14/1)
“İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah’ın apaçık âyetlerini okuyan bir peygamber gönderdi. Kim Allah’a inanır ve salih bir amel işlerse Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. Allah, gerçekten ona güzel bir rızık vermiştir.”
Şu halde bize düşen “Kendisinde şüphe bulunmayan” (Bakara, 2/2) yüce Kitabı-mıza sımsıkı sarılmak ve içinde bulunan emir ve yasaklarına riayet etmektir.