“Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.” (Bakara, 2/2)
Yüce Allah’ın insanlığa son vahyi, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an-ı Kerim Fâtiha suresinden başlayarak Nâs suresi ile biten ve hiçbir değişikliğe uğra-madan günümüze kadar gelen tek ilahî kitaptır. Bugün dünyanın neresine gidersek gidelim, aynı Kur’an’ın farklı milletlere mensup hafızlar tarafından yine aynı şekilde okunduğunu görürüz. Bu, Allah katından geldiğinde şüphe olmayan kitabımızın, yine Allah’ın lütfu ile korunduğunun da en belirgin işaretidir.
Yüce Allah, insanlara yol gösterici olarak daha önce sayfalar şeklinde pek çok öğüt ve bunlara ilaveten üç büyük kitap indirmiştir. Ancak insanlar bu kutsal kitap-ları zaman içerisinde tahrif ederek değişikliğe uğratmışlardır. Bu yüzden Rabbimiz de insanlara son yol gösterici olarak Kur’an’ı indirmiştir. İşte Rabbimizin, Cebrail (a.s) aracılığı ile sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’e vahiy ettiği bu kita-bın, Allah’ın kitabı olduğunda da hiçbir şüphemiz yoktur.
Niçin Kur’an’ın bütün insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için gönderi-len son ilahî kitap olduğunda hiçbir şüphemiz yoktur? Çünkü o öyle bir kitaptır ki, içinde hiçbir çelişki ve yanlışlık yoktur. Zira onu şu mükemmel kâinatı ve bizleri ya-ratan Allah’ımız indirmiştir. Rabbimizin yarattıklarında bir kusur görebiliyor muyuz ki, sözlerinde bir kusur, eksiklik ve çelişki görebilelim. Bu Kitap, Allah’ın son mu-cizesi olmasına rağmen, Allah’a eş koşanlar onu kabul etmemişler ve “Bu Kur’an’ı, Muhammed uydurdu” demişlerdi. Rabbimiz de birçok ayette, bu iddialara meydan okumuştur. Bu meydan okumayı dile getiren ayetlerden biri de şudur:
“Kulumuza indirdiğimiz Kur’an’dan şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sure meydana getirin; eğer doğru sözlü iseniz, Allah’tan başka, güvendiklerinizi de yardıma çağırın. Yapamazsanız ki yapamayacaksınız o takdirde, inkâr edenler için hazırlanan ve yakıtı insanlarla taş olan ateşten sakının.” (Bakara, 2/23-24)
Ne Kur’an’ın indirildiği ortamda ne de daha sonra hiçbir kimse bu meydan oku-maya cevap verememiştir ve veremeyecektir de. Çünkü Kur’an’ı, gizli-açık her şeyi bilen, sonsuz güç ve kudret sahibi Rabbimiz indirmiştir.
Rabbimizin son vahyi olan bu Kitap, kendisine gönlünü açan takva sahibi mü-minler için yol göstericidir. Takva sahibi, günahlardan hemen sakınıp, Allah’ın emir-lerine elinden geldiği ölçüde saygı ve samimiyetle riayet eden kimsedir. Kur’an’ın, takva vasfına ulaşmak isteyen müminler için ne güzel bir rehber olduğunu birkaç cümle ile açıklamak yerinde olacaktır.
Kur’an her şeyiyle yaşamımıza anlam kazandıran ve bizi yücelten bir yol göste-ricidir. İçindeki şifa kaynağı öğütleri gören, gönüllere şifa olan ayetlerini okuyan bir kimse onun ne güzel bir rehber olduğunu rahatlıkla anlayabilir. Biz, bir cana kıymanın bütün canlara kıymak kadar büyük bir günah olduğunu Kur’an’dan öğrenmedik mi? Asıl adaletin, bize düşman olan topluma dahi âdil davranmak olduğunu, yetimin hak-kını gözetmeden, komşumuza iyi davranmadan, bizim dışımızdakiler için fedakârlık yapmadan Allah’ı razı edemeyeceğimizi yine Kur’an’dan öğrenmedik mi? Bütün in-sanlar için bir öğüt, gönüllere şifa, inananlara rehber ve rahmet olan Kur’an, bizi her an en doğru olana iletmekte ve bizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmaktadır. İsterseniz onun takvaya ulaşmak isteyen bizlere rehber ve rahmet oluşuna bir örnek verelim:
Kutsal Kitabımızda Rabbimiz, sevdiği kulları için şöyle der:
“Onlar öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler.” “Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar.”
Sadece bu ayetlerle bile bugün insanlık, kan gölüne dönen dünyamızı barış yur-duna çevirebilir ve daha yaşanabilir bir yer hâline getirebilirdi. Bize karşı işlenilen suçu bağışlamanın, Allah katında ne kadar büyük bir mükâfatının olduğunu anla-yabilseydik, öfkemizi yutar ve Allah’ı razı etmenin hazzını yaşardık. Atalarımız da boşuna “Öfke ile kalkan zararla oturur” dememiştir. Bugün hapishanelerdeki insan-larımızın çoğu, bir anlık öfke sonucu hem kendi hayatlarını hem de yüz binlerce masumun hayatını mahvetmişlerdir.
Öyleyse şanımızı yüceltmek, manevi-ahlaki hastalıklarımıza şifa bulmak ve en doğru yola ermek için, Kur’an’daki takvaya ulaştıran bu güzel öğütleri tutmaya ça-lışalım. Biz de o güzellikleri yaşayalım ki, o kutlu Peygamber gibi adımız hep gü-zellikle ve dua ile anılsın. Hepimiz için güzel bir öğüt olan bu kitabın tavsiyelerini rehber edinelim ki, hem ailemizi hem de dünyamızı yaşanabilir bir yer hâline geti-rebilelim. Unutmayalım ki Kur’an-ı Kerim, takva ehli müminler için bir rehber ve bize Rabbimizin de bir emanetidir. Öyleyse kıyamette kendisinden sorguya çekile-ceğimiz bu kitaba karşı duyarlı olalım. Okuyalım, anlayalım ve öğütlerine uyalım.