“Elif Lâm Mîm. Bunlar, hikmet dolu kitabın; iyilik yapanlara bir hidayet ve rahmet olarak indirilmiş ayetleridir. Onlar namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar.” (Lokman, 31/1-4)
Allah tarafından gönderilen ilâhî kitapların sonuncusu olan Kur’an-ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)’e indirilmiştir. Peygamberimizden bize kadar da tevatür yoluyla nakledilmiştir. Ayrıca Kur’an-ı Kerim, okunmasıyla ibadet edilen, insanlığın benzerini getirmekten âciz kaldığı ilâhî kelâmdır.
Kur’an-ı Kerim’i okumakla huzur buluruz. Onu okumak aynı zamanda bir zikirdir. Okumamız karşılığında da sevap ve mükâfat kazanırız. Ayrıca Kur’an-ı Kerim, kendisini okuyanlara şefaat edecektir. Sevgili Peygamberimiz bu durumu şöyle beyan ediyor:
“Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir.” (Müslim, “Müsâfirîn”, 252)
Allah’ın sadece okunması için bir kitap göndermeyeceğini her aklıselim kabul eder. Şayet öyle olsaydı, Kur’an birtakım itikâdî, amelî ve ahlakî hükümler va’zedip aynı zamanda bunlara eksiksiz uyulmasını emretmez, Hz. Peygamber de bunları sadece insanlara tebliğ etmekle yetinir, uygulanması ve hayat tarzı hâline getirilme-si için ömür boyunca her türlü eziyete katlanmaz, hicret etmez, cihada katılmaz, zahmetsiz ve külfetsiz bir hayatı tercih ederdi. O halde, Kur’an-ı Kerim’i okumak-tan haz duyan bizler, yalnız onu okumakla yetinmemeli, orada beyan buyurulan ve bizim için hidayet ve rahmet sebebi olan Rabbimizin emirlerini anlamaya ve haya-tımıza yansıtmaya çalışmalıyız. Bu takdirde, yüce Rabbimizin razı olduğu Müslü-manlardan oluruz.
Kur’an-ı Kerim, her şeyi bilen ve her şeyi yaratan yüce Allah’ın kelamıdır. Bizim için en değerli ve en yararlı bilgileri ihtiva etmektedir. Her yönüyle hikmet doludur. Orada yer alan bütün hükümler bizler için huzur kaynağıdır. Çünkü Kur’an’da yer alan bütün emir ve yasakları sevgili Peygamberimize vahyeden, bir ananın evladına olan merhametinden daha çok insana merhamet eden, Allah Teala’dır. O’nun, bizim hayrımıza olmayan şeyleri bizden istemesini düşünemeyiz.
Kur’an âyetleri insanlık için bir nimet olmakla birlikte onlardan ancak “güzel işler peşinde olanlar” yararlanabileceklerdir. Yukarıdaki ayet-i kerimelerde bu kimselerin özellikleri namazı özenle kılmak, zekâtı vermek ve âhirete kesin olarak inanmak şeklinde özetlenmiştir. O halde Müslüman, yaratıcısına karşı ibadet etmekle birlikte, beraber yaşadığı insanların maddi ihtiyaçlarını karşılama gayreti içinde de olmalıdır. Ahirete kesin olarak inanan bir kişinin kötülük yapması düşünülemez. Her yaptığını Allah’ın gördüğünü idrak eden bir kişiden de ancak güzel işler meydana gelir. Bu şuurda olanlar için yol gösterici olan bütün emir ve yasaklar yüce Kitabımız Kur’an’da mevcuttur.
O halde; Kur’an’ı yalnız okumakla yetinmemeli, onda yer alan emir ve yasaklara uyarak hidayet ve rahmete kavuşmalıyız. Bu konuda Sâd suresinin 29. ayetinde ifade edilen; “Bu Kur’an, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz bir kitaptır” açıklamasını da hiç unutmamalıyız.